“Yılın Vakfı” ile Aile Paneli

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü ile Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (İKÇÜKAM) tarafından “2025 Aile Yılı” kapsamında “Mehir ve Aile” konulu bir panel düzenlendi.

Rektör Prof. Dr. Saffet Köse’nin moderatörlüğünde yapılan panelde, ‘Yılın Vakfı’ Ödülünü alan Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Özdemir, İKÇÜKAM Müdürü Prof. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Psikoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Mustafa Şahin konuşmacı olarak yer aldı. Paneli, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Prof. Dr. Süleyman Akbulut, Prof. Dr. Yasin Bulduklu, Dekanlar, akademik ve idari personel, vakıf ve STK temsilcileri ile öğrenciler takip etti.

“Mehir ve Aile” panelinin açış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Saffet Köse üniversite olarak sosyal sorumluluk bilinciyle aile kurumunun güçlendirilmesi yönündeki çalışmaları oldukça önemsediklerinin altını çizdi. Aile kavramı üzerinden oluşturulan problemlerin toplumun temel yapısına zarar verdiğine işaret eden Rektör Prof. Dr. Köse, bu kapsamda 2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edilmesini çok değerli bulduğunu ifade etti.

Aile Kendi İçinde Bir Devlettir

Güçlü bir geleceğin anahtarının güçlü aile yapısı olduğunu belirten Prof. Dr. Köse, “Bu panelde aile kavramının tarihsel gelişiminden, aile içi iletişimin psikolojik açıdan bireylerin ruhsal sağlığı üzerindeki etkilerine akademik çerçevede değerlendirirken Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından ‘yılın aile vakfı’ ödülü takdim edilen Mehir Vakfının STK olarak topluma yaptığı faydalı projeleri dinleme fırsatı edineceğiz. Malumunuz olduğu üzere 2025 yılı Sayın Cumhurbaşkanımız Aile Yılı olarak ilan etti. Bu çerçevede ülkemizin çeşitli şehirlerinde, üniversitelerimizde ve farklı kurumlarda ailenin anlaşılması ve anlatılmasına dönük programlar var. Biz de daha önce yaptığımız programlara ilaveten bir de ülkemizde çok orijinal bir STK olan Mehir Vakfını da dinlemek istedik. Bunun iki tane sebebi var. Birincisi Mehir Vakfı bugüne kadar 32.000’e aşkın kişiyi Türkiye’nin 60 şehrinde düğün yaparak evlendirmiş. 16 bin küsur çiftten sadece iki tane boşanma var. Şu anda deprem bölgelerinde düğün faaliyetlerinin yanında, her şehirde 100 çift evlendirilmesi gibi projeleri var. İkincisi biz daha önce Mehir Vakfının çalışmaları ve sosyal dokumuza yaptığı değerli katkılar için Mütevelli Heyet Başkanı Sayın Mustafa Özdemir’e fahri doktora beratı tevcih etmiştik. Aile kurumuna destekleri sebebiyle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından yılın aile vakfı ödülü alması hasebiyle bu süreçte yapılan çalışmaları tekrar dinlemek istedik. Bu önemli yılda aileyi konuşmak üzere sohbet tadında bir program düzenledik” dedi.

 ‘Aile Yılı” temasıyla farkındalık ve dayanışma projelerine katkı sunmaya devam edeceklerini kaydeden Rektör Prof. Dr. Köse, medeniyetimizin aile ve devleti bütünleştirici bir yapıyı esas aldığına işaret etti. Prof. Dr. Köse, “Aile kendi içinde bir devlettir. Devlet o milletin büyük ailesidir. Onun da ana dinamiği muhabbettir. Mesela ailede yer alan akrabalık kavramlarını topluma taşımışsınız. Toplumda hiç tanımadığınız insana ana, baba, dersiniz, hala teyze dersiniz, amca, dayı diye hitap edebilirsiniz. İşte bu bir aile oluşturmaktır” diye konuştu.

28 Ülkede Faaliyet Yapan Uluslararası Bir Vakıf Konumundayız

Konuşmasına aile yılı ilan edilmesinin stratejik bir hamle olduğunu vurgulayarak başlayan Mehir Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Özdemir, Rektör Prof. Dr. Köse ile 1995 yılında vakıf paydasında birlikte yola çıktıklarını aktararak evlendirmeyi bir ‘mutluluk hareketi’ olarak gördüklerini ifade etti. Başkan Özdemir, “Vakfımızın 16.000’e yakın çiftin yuva kurmasına aracılık etmek için 30 yıldır durmaksızın çalışıyor. Benzersiz bir STK’yız ve 28 ülkede faaliyet yapan uluslararası bir vakıf konumundayız. Dil, din, ırk ayrımı yapmayız. Savaş, sel, deprem olan bölgelerde, ülkelerde hızlıca toplu düğünler icra ediyoruz. Mehir Vakfı 18-40 yaş arasında nişanlı çiftlerin mutlu yuvalar kurmasına, bu sayede huzurlu bir dünya oluşmasına vesile olmaya çalışıyor. ‘Ben evlenmek istiyorum, yuva kurmak istiyorum’ diyen kadına, erkeğe Yüce Allah’ın ciddi bir yardımı var, muhabbeti var, sevgisi var. Biz bu sevginin bilinciyle yola çıktık ve ‘mutluluk hareketi’ mottosuyla tüm dünyada huzurlu bir geleceğe katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Mutluluğa ulaşmak için bize yapılan müracaatlara bir ay ile 90 gün arasında cevap veriyoruz. Belki de mobilya, beyaz eşya üzerinden kurulan 5 yıllık hayalleri, 3 aya indiriyoruz. A’dan Z’ye bir eve ne lazımsa onu veriyoruz. Evlenmek isteyen herkese kapımız açık. Marifet iltifata tabi ve bu mutluluk hareketinde Sayın Cumhurbaşkanımız bizi her zaman takdir etti. Kendilerinin tevcih ettiği 12’nci ödülümüz olan ‘Yılın Vakfı’ ödülü bizim çok kıymetli bir taltif oldu. Buradan zat-ı alilerine hürmetlerimi sunuyorum. Kendilerine sözümüz var; Gazze’de de düğün yapacağız. Mazlumların olduğu her coğrafyada olmaya devam edeceğiz. Türkiye hayırseverleri başta Konya hayırseverleri olmak üzere yardımlarını esirgemeyen herkese buradan teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

Birinci Sırada Aile, İkinci Sırada Ordu

İKÇÜKAM Müdürü Prof. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, medeniyetimizde kadının ailedeki ve toplumdaki yerini aktardığı sunumunda, Türklerde ailenin toplumun ve devletin temini olarak görüldüğünü belitti. Prof. Dr. Yiğit, “Sağlam bir toplum olabilmesi için güçlü bir aile olması şarttır. Bizim anlayışımızda, güçlü bir aile, güçlü bir toplumu, güçlü toplum da güçlü bir devlet oluşturuyor. Türkler anayurtları olan Türkistan coğrafyasından yüzyıllar içerisinde dünyanın pek çok yerine dağılmış ve pek çok yerde devlet kurmuş büyük bir millet. Pekâlâ, bu dağınıklığa rağmen Türk milleti nasıl ayakta kalabildiği sorusuna baktığımız zaman burada biz iki faktörü görüyoruz. Birincisi aile, ikincisi de ordu. O sebeple Türk milletinin ayakta ve sağlam olarak kalabilmesinde ailenin oldukça büyük bir rolü var ve ordunun da güçlü olması, ailenin güçlü olmasına bağlı olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Orhun Yazıtları ve Dede Korkut hikayeleri ve hatta ondan önce eski metinlerde aile ve akrabalık ilişkilerine dair çok farklı ve fazla kelime görüyoruz. Eski Türkçede aile ‘oguş’ olarak isimlendiriliyor. Ailelerin bir araya gelmesi ile uruglar, uruglar bod (boy, kabile), bodun (boylar birliği) ve il (devlet) oluşumunu görüyoruz. Bodunu özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü boylar aile ile devlet arasında bir aracı. Bu boyların  hanedanlıkları kurduğunu görüyoruz. Türkiye’ye en çok göç eden Türkler Oğuz boylarıdır. Oğuz boyları içerisinde mesela Selçuklular, Kınık boyundan, Osmanlılar da Kayı boyundandır. Bundan dolayı bu boylar devletle aile arasında önemli bir iletişim aracı olduğunu tarih boyunca görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Millî Mücadele Kadın Kahramanlar

 Cumhuriyetin 100’üncü yılı etkinlikleri kapsamında çıkardıkları “Millî Mücadele Basınında Kadın Kahramanlar” kitabında, İstiklal mücadelesinde öne çıkan kadınlarımız ile birlikte isimleri unutulmuş nice kahraman kadınları gün yüzüne çıkardıklarından bahseden Prof. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, 2025 yılının aile yılı olmasının tarihsel süreç açısından bakıldığında da çok önemli bir dönüm noktası olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yiğit,  “Türk devletlerinde ailenin kurulması ve aile adına gerekli tedbir ve önlemlerin alınmış olduğunu görüyoruz 2025 yılının aile yılı olmasını, hem ailenin güçlenmesi hem de akrabalık, aile bağlarının güçlendirilmesi adına oldukça kıymetli buluyorum. Millî Mücadele Basınında Kadın Kahramanlar kitabında, arşiv özellikle süreli yayınlarda gazeteler kullanarak pek çok kadın kahramanımızın isimlerini zikrettik. Onları da minnet ve rahmetle yad ediyoruz” dedi.

Aile İnsanın İlk Sevgi Okuludur.

Aile kavramına toplumsal psikoloji bağlamında yaklaşan Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Psikoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Mustafa Şahin de sunumunda bazı odakların, insanı kimliksiz, cinsiyetsiz, milliyetsiz, hedonist bir yapıda köklerinden kopmuş, anne baba ilişkileri olmayan ya da tek ebeveynli bir yapıyla ele aldığından bahsetti. Rektör Prof. Dr. Köse’nin ‘Modern Çağın Sorunu: Baba Yoksunluğu eserinin bu konuda çarpıcı bilimsel verileri gündeme getirdiğine vurgu yapan Prof. Dr. Şahin, “Rektör Hocamızın bizim alana kattığı disiplinler arası bir çalışmada, Modern Çağ’ın sorunu, baba yoksunluğu kitabına ücretsiz ulaşılabilmekle beraber çok kıymetli bilgileri barındırdığını belirtmek isterim. Bu eser Aile Danışmanlığı programında kullandığımız temel kaynaklardan biri oldu. Aile için nasıl bir söz ortaya koyar diye yapay zekâya sordum. Toplumun çelik çekirdeğidir dedi. Çelik esnektir, ama dayanıklıdır. Aile de esnek ve dayanıklılığı toplumun büyümesine büyük katkı yapar; kırılmamalı, dağılmamalıdır. Esneklik bu bağlamda insan hayatında oldukça değerli bir boyut. Günümüzün sorularına baktığımız zaman boşanma sayısının artması, doğum hızının düşmesi gibi temel kavramlar var. Aile değer aktarmanın kalesidir. Psikolojik güvenliğin sosyal uyumun temelidir. Güçlü bir aile olmadan güçlü bir toplum, güçlü bir devlet olunmaz. Aile insanın ilk sevgi okuludur. Bu okulda koşulsuz sevgi kaynağı anne, bireyin ruhsal yapısına güç, güvenlik ve gibi çok değerli değerleri katan babadır. Temel kuramlardan yola çıkarak Freud’la başlasak der ki insan gelişimi 0-6 yaşın eseridir. Tüm gelişimin temeli burada. Bu dönem birey üzerinde ailenin en etkili olduğu dönem. Aile bireyin davranışlarının temelidir” ifadelerini kullandı.

Önleyici Çalışmalar Tedavinin Önünde Gelir

Güçlü devlet olmanın yolu sağlıklı bireylerden geçtiğini ifade eden Prof. Dr. Şahin, koruyucu, önleyici  politikaların ekonomik anlamda da önemli faydalar sağlayacağını belirtti. Prof. Dr. Şahin, “Devletin bugün ilaca ve rehabilitasyon hizmetlerine harcadığı para, antidepresanlara harcadığı paralara baktığımız zaman daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu yatırımın aslında aileye yapılması gerekir. Tedavi etmek daha zor bir şeydir. Önleyici çalışmalar, önleyici müdahaleler her zaman tedavinin önünde gelir ve biz devlet olarak aile yılında güzel bir farkındalık yaratmak, bunları hayata geçirme bilincine ulaşmak istiyoruz” dedi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Alper Taban’dan Dünya Çiftçiler Günü Mesajı: Tarımda İnegöl Modeli ile Geleceğe Yatırım

Tarımda İnegöl Modeli başlığı altında İnegöl Belediyesi’nin tarıma yönelik desteklerinin şehre değer kattığını vurgulayan İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, İnegöl’ün tarımsal üretim verilerini de paylaşarak şehrin tarım ve hayvancılıktaki güçlü potansiyeline değindi.

“İNEGÖL’ÜN TARIMSAL ÜRETİM DEĞERİ 10,4 MİLYAR TL’YE ULAŞTI”

İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban 1065 km² yüzölçümüne sahip İnegöl’ün, 30 bin 33 hektar tarım arazisine sahip olduğunu belirterek, “İnegöl’ün tarım üretim değeri 2024 yılı itibariyle 10 milyar 450 milyon TL’ye ulaşmıştır. Tarla bitkileri, meyvecilik, sebzecilik ve yem bitkileri gibi alanlarda üretim gerçekleştiren çiftçilerimiz, şehrimizin ekonomik kalkınmasına önemli katkı sağlamaktadır. Ayrıca İnegöl’ün tarımsal faaliyetleriyle birlikte büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıktan da önemli üretim değerleri elde ettiğini belirtti. Şehrin 18 bin büyükbaş, 60 bin küçükbaş, 376 bin kanatlı hayvan ve 12 bin 517 arı kovanı ile oldukça geniş bir hayvancılık alanına sahip olduğunu ifade etti.

“TARIMIN ÖNEMİ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR”

Dünya Çiftçiler Gününde tarımın önemini bir kez daha hatırlatan ve bir fırsat olduğunu belirten Başkan Alper Taban, tarımın sadece gıda üretimiyle sınırlı olmadığını aynı zamanda tekstil, ilaç, biyoyakıt ve hayvancılık gibi birçok sektörü de beslediğine değinerek, “Tarım, insanlığın varoluşundan bu yana temel geçim kaynağıdır ve güçlü bir ekonomi için de vazgeçilmezdir. Çiftçiler, sabahın ilk ışığından gece yarısına kadar çalışan, toprağa sevgiyle eğilen, emeğini alın terine dönüştüren değerli emekçilerdir” dedi.

“TARIMDA İNEGÖL MODELİ İLE ÇİFTÇİMİZE DESTEĞE DEVAM”

Tarımda İnegöl Modeli başlığıyla yenilikçi, katma değerli ve sürdürülebilir üretim anlayışıyla her zaman çiftçilerin yanında olduklarını belirten Başkan Alper Taban, ‘’İnegöl Belediyesi olarak kırsal mahallelerde tarım ve hayvancılığa yönelik önemli faaliyetler yürütüyoruz. İnegöl Üreten Çiftçiler Kooperatifi, soğuk hava deposu, Özündenkuru Meyve Kurutma Tesisi, yeni ürün ekimi için fidan ve tohum dağıtımları, kırsal mahallelerimizde tarımsal ilaç hazırlama alanları, kuru fasulye hasat makinesi, taş toplama makinesi, koyun yıkama makinesi, tarım kitaphanesi, arı kovanı dağıtımı, ceviz soyma makinesi,eğitim seminerleri ve fuar ziyaretleri, Meyve Tanıtım ve Küçükbaş Hayvancılık Festivali gibi projelerle tarımsal üretimin artırılması hedefliyoruz. Ayrıca, çiftçilerimize ücretsiz tarımsal danışmanlık ve toprak analizi hizmetlerini de sunarak doğru yerde doğru üretimi sağlıyoruz.’’ dedi.

“TARIMIN GELECEĞİ GENÇLERİN ELLERİNDE”

Gençlerin tarıma olan ilgisini artırmanın ve teknolojiyi tarımla buluşturmanın önemine de değinen Başkan Alper Taban, “Geleceğin güçlü üretim metotlarını ortaya koyacak olan yeni nesillerin, tarıma yönelmesi bizim en büyük hedefimiz. Tarım istihdamın ve yerel ekonominin bel kemiğidir. Bu yüzden, gençlerimizi bu alanda yetiştirmeye ve onlara fırsatlar sunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

“HER LOKMA BİR EMEĞİN ÜRÜNÜDÜR”

Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla anlamlı bir mesaj veren Başkan Alper Taban, çiftçilerin toplumdaki vazgeçilmez rolüne vurgu yaptı. Başkan Alper Taban, “Soframızdaki her lokma bir çiftçinin emeğiyle var oluyor. Bizler her zaman sizlerin yanındayız. Bugün toprağa sevgiyle eğilen, emekleriyle toplumumuza katkı sağlayan tüm çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Gününü kutluyor, emeğinizin karşılığını en iyi şekilde almanızı diliyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İSU’dan Çevreye Dijital Güvence: KATİS ile Vidanjörler Anlık Takipte

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü, çevre ve insan sağlığını tehdit eden kontrolsüz atık su boşaltımlarını önlemek amacıyla hayata geçirdiği Kocaeli Atık Su Transfer İzleme Sistemi (KATİS) ile kent genelinde faaliyet gösteren tüm vidanjörler anlık olarak takip ediyor. Çevreci yaklaşımıyla örnek teşkil eden proje sayesinde, hem kamuya ait hem de özel sektöre bağlı vidanjörlerin hareketleri dijital sistem üzerinden izlenerek kaçak deşarjların önüne geçiliyor.

ÇEVRE KİRLİLİĞİNE KARŞI DİJİTAL DENETİM

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın çizmiş olduğu vizyon doğrultusunda yürütülen çevreci proje sayesinde, Kocaeli genelinde faaliyet gösteren tüm vidanjörler online olarak izleniyor ve kayıt altına alınıyor. İSU Genel Müdürlüğü tarafından geliştirilen KATİS uygulaması ile vidanjörlerin dolum ve boşaltım koordinatları, tarihleri, saatleri, taşıdıkları atık su miktarları ve araç bilgileri sistem üzerinden online takip ediliyor. Kocaeli Valiliği Mahalli Çevre Kurulu kararı gereği, 2 Mart 2020 itibarıyla İSU Genel Müdürlüğü’nden “Vidanjör Çalıştırma İzin Belgesi “almayan araçlar ise kent genelinde hiçbir faaliyet gösteremiyor.

KAÇAK DEŞARJLAR ENGELLENİYOR

KATİS sistemiyle, şu anda 71 vidanjör aracının tüm taşıma süreci dijital olarak izleniyor. Aylık ortalama 60.000 metreküp, yıllık ise yaklaşık 720.000 metreküp atık suyun hangi noktadan çekilip nereye boşaltıldığı anlık olarak takip ediliyor. Böylece farklı sıvı atıkların karıştırılması, taşıma pusulası olmadan işlem yapılması ve taşınan miktarın belirsiz kalması gibi çevresel riskler ortadan kaldırılıyor. Sağlanan şeffaflık ve izlenebilirlik, çevre yönetiminde güçlü bir denetim mekanizması sunarken, izinsiz deşarjların da büyük ölçüde önüne geçiliyor.

TÜM PAYDAŞLAR AYNI PLATFORMDA

Atık üreticileri, taşıyıcı firmalar, arıtma tesisleri, yerel yönetimler ve kolluk kuvvetlerinin ortak çalışma zemini bulduğu KATİS projesi, iş birliği içinde yürütülen çevresel denetimlerle sürdürülebilir atık su yönetimine katkı sağlıyor. Vidanjörlerin verimli çalışması, atıkların uygun tesislerde bertaraf edilmesi ve çevrenin korunması, sistemin en önemli kazanımları arasında yer alıyor.

AKILLI ŞEHİRCİLİKTE ÖNCÜ ADIMLAR

Sensör ağları, IoT, GPS/GSM modülleri ve veri tabanlı yönetim sistemlerinin kullanıldığı KATİS (Kocaeli Atık Su Transfer İzleme Sistemi) dijital altyapı yönetimi açısından Kocaeli’nin akıllı şehir uygulamalarının da önemli bir örneği konumunda. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tahir Büyükakın’ın vizyonu doğrultusunda hareket eden İSU Genel Müdürlüğü, içme suyu ve atık su hizmetlerinin ötesine geçerek çevreye duyarlı, yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerle Kocaeli halkına hizmet vermeye devam ediyor.
 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gaziemir Belediyesi’nden 98 haneye temizlik hizmeti

Gaziemir Belediyesi, sağlık sorunları yaşayan, ekonomik zorluk çeken yaşlı, engelli ve hasta yurttaşlara ücretsiz ev temizliği hizmeti sunuyor. Belediye ekipleri, 98 hanede düzenli olarak temizlik yaparak yurttaşların hayatını kolaylaştırıyor.

Sosyal belediyecilik anlayışıyla yaşama geçirdiği çalışmalarıyla her yaştan yurttaşa destek olan Gaziemir Belediyesi, ihtiyaç duyan yurttaşlara ev temizliği hizmeti de sunuyor. Temizlik İşleri Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, evlerinin temizlenmesi konusunda destek isteyen yurttaşların talepleri, belirli kriterler doğrultusunda değerlendiriliyor. Yapılan değerlendirme sonucunda şartları uygun olan bireylere, ev temizliği hizmeti veriliyor. Sağlık sorunları yaşayan, ekonomik yönden sıkıntı çeken, ev temizliğini kendisi yapamayan hasta, yaşlı ve engelli bireylerin evleri, belediye ekipleri tarafından özenle temizleniyor. Tamamen ücretsiz verilen bu hizmetten 98 aile düzenli olarak yararlanıyor.
Ev temizliği hizmetinden faydalanmak isteyenler, 0232 999 0 251 dâhili 1131 numaralı telefonu arayarak Temizlik İşleri Müdürlüğü’nden detaylı bilgi alabiliyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tera Yatırım’dan Metropol Kart Üyelerine Özel Komisyon Desteği!

Tera Yatırım’dan hesap açarak kampanyaya katılan yatırımcıların her ay oluşturduğu net komisyon tutarının %50’si, her ayın bitimini takip eden en geç 10 iş günü içinde Metropol Kartlarına bakiye olarak yüklenecek. Karta yüklenecek tutar, brüt komisyondan Borsa Payı, Takas Payı ve BSMV çıkartıldıktan sonra hesaplanan net komisyonun yarısı olarak belirleniyor.

Tera Yatırım’daki tüm işlem kanallarını kapsayan bu avantajlı kampanya, 5 Mayıs 2025 – 30 Nisan 2026 tarihleri arasında geçerli olacak.

Finansal İşlemlerden Günlük Harcamalara Avantajlı Dönüş!

Tera Yatırım’ın sunduğu bu kampanya ile yatırımcılar finansal işlemlerini gerçekleştirirken ödeyecekleri komisyonun yarısını  günlük harcamalara çevirebilecekler. Metropol Kart ile yapılan iş birliği sayesinde yatırımcılar, finansal piyasalarda işlem yaparken kartlarında biriken bakiyelerle günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecekler.

Finansal avantajı günlük yaşama taşıyan bu iş birliğiyle Tera Yatırım, yatırımcılarına benzersiz bir destek sunarak işlem maliyetlerini azaltma ve yatırımlarını daha verimli yönetme imkânı sağlayacak.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İzmir Büyükşehir Belediyesi 15 yıldır organik tarımla çiftçiyi ayakta tutuyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde kurulan ve sadece organik sertifikalı ürünlerin tarladan sofraya ulaştırıldığı Ekopazar İzmir, 15 yıldır hem çiftçiyi ayakta tutuyor, hem de İzmirliyi sağlıklı gıdayla buluşturuyor. Organik yöntemle üretim yapan ve düzenli gelir elde eden üreticiler, ailece üreterek genç çiftçilerin yetişmesine de katkı sağlıyor. 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü kapsamında konuşan üreticilerin hikayeleri ülke tarımı adına önemli mesajlar içeriyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) iş birliğiyle, İzmirlileri sağlıklı ve doğal gıdayla buluşturduğu “Ekopazar İzmir” 15 yaşında. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2010 yılında başlattığı “Organik Tarımda Sürdürülebilir Bir Örnek Yarımada’da Organik Tarım Projesi” ile İzmirli çiftçiler, tarımda kimyasal kullanımını bırakarak tamamen organik üretime döndü. İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından projenin başladığı günden beri desteklenerek organik üretimi benimseyen çiftçiler, Türkiye tarımında 15 yıldır yaşanan tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta, güçlü ve gönülden üretim yapmaya devam ediyor. Atalık tohumlar ve geleneksel yöntemlerle üretilen organik sertifikalı sebze ve meyveler, her cuma Bostanlı’da ve her salı Balçova’da kurulan Ekopazar’da doğrudan tüketiciye ulaşıyor.

Ekopazar’da ürünler yok satıyor

Çiftçilerin özenle yetiştirdiği mahsuller, tarladan Ekopazar’a gelene kadar birçok kez denetimden geçerek İzmirlilerin sofrasına ulaşıyor. Ekopazar’da satılan ürünler, tüketicilere bez ya da kağıt ambalajlarda veriliyor. 15 yıllık süreçte İzmirlilerin yoğun ilgi gösterdiği Ekopazar’da ürünler genellikle sabah saatlerinde tükenmeye başlıyor.

“Ürünlerin pestisit analizleri sürekli denetleniyor”

İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Bülent Üngür, İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak, tarımda sürdürülebilirliği sağlamak, üreticinin yanında olmak, yerel üreticiyi desteklemek ve halkı sağlıklı gıdaya ulaştırmak için pek çok adım attıklarını belirterek “Bugün burada, Ekopazar İzmir adı altında bu adımların en güzel örneğini görüyoruz. Ekopazar İzmir, bundan yaklaşık 15 yıl önce İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde başlatılan bir proje. Bu projeyle, halkımızı sağlıklı gıdaya ulaştırmayı, üretimde devamlılığı sağlamayı ve organik tarımı yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Ekopazar İzmir’de sadece organik sertifikalı ürünler satılıyor. Bu organik sertifikalı ürünler, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tarım ve Orman Bakanlığı il ve ilçe müdürlükleri, Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği tarafından sürekli denetleniyor, pestisit analizleri yapılıyor” diye konuştu.

“Ekopazar İzmir, doğru üretim yapan çiftçilerimize bir saygı duruşu”

Bülent Üngür, İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak her zaman üreticinin yanında olmaya devam edeceklerini belirterek, “Ekopazar İzmir sadece bir pazar yeri, satış yeri değil. Ekopazar İzmir, kimyasaldan uzak duran, sağlıklı üretim yapan, doğru üretim yapan çiftçilerimizin emeğine bir saygı duruşudur. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak amacımız çok net. Başkanımız Dr. Cemil Tugay önderliğinde halkımızı sağlıklı gıdaya ulaştırmak, üreticiden tüketiciye doğrudan bir ulaşım sağlamak ve tarımda sürdürülebilirliği sağlamak” ifadelerini kullandı.

Olcay Buyruk: Bu iş gönül işi

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile projeye adım atan üreticiler halinden memnun. Projenin ilk çiftçilerinden Olcay Buyruk, “İzmir Büyükşehir Belediyesi, Yarımada’da Organik Tarım Projesi ile bizim köye geldi. Böyle bir uygulamamız var, katılır mısınız dediler. Daha önce de ailemde hem ablam, hem babam hastalık geçirmişti. Organik tarıma bundan dolayı ilgi duyuyordum. Bu iş gönül işi; gönülden yapacaksınız, severek yapacaksınız. Çağımızdaki tarım uygulamalarında insan sağlığına çok zararlı maddeler kullanılıyor. Bunları bildiğimiz için bu işe yöneldik. 15 sene oldu” dedi. 

“Müşterilerimizle aile gibi olduk”

Sağlıklı ürün ürettikleri için mutluluk duyduklarını belirten Olcay Buyruk, “Müşterilerimizle aile gibi olduk. İzmir’de de İstanbul’da da müşterilerimiz var. Son zamanlarda yurt dışına giden ürünlerde pestisit çıkmasıyla beraber ilgi daha da arttı. Bizim ürünlerimiz sertifikalandırılıyor. Numuneler alınarak laboratuvarlarda inceleniyor. Sağlıklı bireylerin yetişmesi için organik tarım çok önemli. Toprağın bir arınma süresi var, ürünün yetişme süresi var. Burada sürekli ata tohumu kullandığımız için atalık tohumlarımızda da hibrit tohumlardaki kadar verim alabiliyoruz” dedi.

Aysun Akçil: Organik üretime başlayıncaya kadar üç kez ameliyat oldum

Organik üretimi yaşam biçimi olarak benimseyen çiftçiler, bu geleneği aileleriyle birlikte yaşatarak genç çiftçilerin yetişmesine de katkı sağlıyor. Sağlık sorunlarının ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin projesiyle organik tarıma geçen Aysun Akçil, “Projeye ilk başlayanlardan biriyiz. O zamandan beri devam ediyoruz. Benim sağlık sorunlarım vardı. Onun üzerine başladık. Sağlığımdan da memnunum şu an. Devam ediyoruz. Kızlarımızı da teşvik ettik buna. Kendim de organik besleniyorum. Dışarıdan bir şey almıyoruz. Bende tümör vardı. Organik üretime başlayıncaya kadar üç sefer ameliyat oldum. Hasta olduğum zaman 6 ayda bir kontrole gidiyordum. Sonra senede bir gel dediler. Sonra 3 senede bir gel dediler. Demek ki bir şeyler değişti” ifadelerini kullandı. 

“Hastalara şifa oluyor”

Aysun Akçil, hiç “of” demeden çalıştığını belirterek “Severek yapıyorum. Severek yaptığım için de hiçbir şey zor gelmiyor. En güzel şey ürünün zehirsiz olması. Gönlün rahat her şeyi yiyebiliyorsun. Elini uzatıp, koparıp anında yiyebiliyorsun. İzmir Büyükşehir Belediyesi bize ön ayak oldu. İzmirli daha çok talep etsin, biz üretiriz. Yeter ki bize pazar olsun”  diye konuştu.

Ahmet Andaç: İzmir Büyükşehir Belediyesi yardımcı oldu

Ahmet Andaç ise bu işi 8 yıldır yaptığını söyleyerek “Bu işe başlamamın sebebi temiz yiyecek tüketmek. Kimyasallar çok tehlikeli” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu yolda çok yardımcı olduğunu belirten Andaç, “Kompost makinesi getirdi, kasa getirdi. Personelini gönderdi. Ne zaman ekim, ne zaman söküm yapmamız gerektiğini gösterdi. Daha tertipli düzenli bu işi yapmaya başladık. Organik demekle organik olmuyor. Organik olabilmesi için sertifikasının olması gerekiyor. Denetimli yerlerde satışının olması gerekiyor. Bizde tarladan numune alınıyor, fideden numune alınıyor. Gelip fidelerimize bakıyorlar. Kaç kilo ürettiğimize bakıyorlar” şeklinde konuştu.

“Elimizden tutmaları bize yeter”

İzmir’deki en güvenilir yerlerin Balçova ve Bostanlı’daki organik pazarlar olduğunu söyleyen Andaç, “Müşterilerimizle çok güzel bir ilişkimiz var. Büyüklerimizle baba oğul, küçüklerle kardeş ilişkisi var. Telefon ederler, bana enginar, çilek ayır, ıspanak ayır diye. Telefonumuz hiç susmaz. Sabah erkenden ürünlerimiz azalmaya başlar. Cemil başkanımız yeni başkan oldu. O da ilgileniyor. Ekiplerini gönderiyor. Bu bir hizmet. Hepsinden Allah razı olsun. Elimizden tutmaları bize yeter” dedi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Belediye Emekçilerine Kadına Yönelik Şiddet Semineri

Efes Selçuk Belediyesi emekçilerine yönelik, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Toplantı Salonu’nda “Kadına Yönelik Şiddet ve Erken Yaşta ile Zorla Evliliklerle Mücadele Farkındalık Semineri” düzenlendi.

Tire Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nde görevli Sosyal Hizmet Uzmanı Sibel Yılmaz tarafından verilen seminerde; şiddet türleri ve alt başlıkları, şiddetin kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkileri ile şiddete uğrayan kadınların başvurabileceği mekanizmalar hakkında bilgi verildi.

Kadına yönelik şiddetin tanımı hakkında bilgi veren Sibel Yılmaz, “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da; kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen, cinsiyete dayalı bir ayrımcılıkla kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış, kadına yönelik şiddet olarak kabul edilmektedir” dedi.

Kadına yönelik şiddetin; fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, ısrarlı takip ve siber şiddet gibi başlıklar altında incelendiğini belirten Sibel Yılmaz, özellikle ısrarlı takibe dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Bir kadının eşi ya da birlikte olduğu kişi tarafından yoğun biçimde izlenmesi, takip edilmesi; davet edilmeden evine, okuluna, iş yerine ya da bulunduğu çevreye gelinmesi; sürekli mesaj ya da çiçek gönderilmesi, birileri vasıtasıyla mesaj atılması; iletişim kurmaya çalışılması, ısrarlı takiptir. Özellikle çiçek göndermek romantik bir davranış gibi değerlendirilebiliyor. Ancak farkında olmadan, romantizm adı altında kadınlar ısrarlı takibe maruz kalabiliyor.”

Şiddetin kadınlar üzerindeki etkilerine değinen Sibel Yılmaz, psikolojik etkileri şu şekilde sıraladı: “Başarısızlık, suçluluk hissi, yalnızlık, utanma, değersizlik hissi, istismarı önemsememe, harekette bulunmada yetersizlik, yeme bozuklukları ve madde bağımlılığı”

Yılmaz ayrıca, şiddete maruz kalan kadınların üretkenliğinin de azaldığını ifade etti.

Seminerde ayrıca, şiddete maruz kalan kadınların başvurabileceği kurumlar olarak; Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, Sosyal Hizmet Merkezleri, ALO 183 İletişim Merkezi, Cumhuriyet Başsavcılıkları, Aile Mahkemeleri, polis merkezleri, jandarma karakolları ve hastaneler belirtildi.

Seminere katılan Belediye Başkan Yardımcısı Bilgi Keskin, kadına yönelik şiddete karşı alınacak önlemler doğrultusunda önemli bilgiler aktaran Sibel Yılmaz’a teşekkür etti. 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Epson, 31 Mart 2025’te sona eren yılın finansal sonuçlarını açıkladı

Açıklanan verilere göre mali yıl sonunda toplam varlıklar önceki mali yılın sonuna kıyasla 43,3 milyar Yen artarak 1.456,4 milyar Yen oldu. Nakit ve nakit benzerleri, esas olarak temettü ödemeleri ve hazine hissesi alımı şeklinde hissedar getirileri sonucunda azalırken, toplam varlıklar Fiery, LLC’nin satın alınmasından kaynaklanan, maddi olmayan varlıkların dahil edilmesi nedeniyle arttı. Toplam yükümlülükler, önceki mali yılın sonuna kıyasla 49,6 milyar Yen artarak 651,5 milyar Yen oldu. Bu artış, öncelikle Fiery, LLC satın alımının finansmanıyla ilişkili tahvillerin ihracından kaynaklandı ve bu da ihraç edilen tahvillerde, borçlanmalarda ve kira yükümlülüklerinde artışa yol açtı. Öz sermaye, önceki mali yılın sonuna kıyasla 6,2 milyar Yen azalarak 804,7 milyar Yen oldu. Bu azalma, esas olarak hissedarların temettü ödemeleri ve hazine hissesi alımı şeklinde elde ettikleri getirilerden kaynaklandı ve bu veri de ana şirketin sahiplerine atfedilebilir dönem için kaydedilen 55,1 milyar Yen karı fazlasıyla telafi etti.

Epson, konsolide finansal sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre; üretim ve giyilebilir segmentteki gelir önceki yıla göre %0,9 artarak 181,4 milyar Yen oldu. Önceki yılda gerçekleşen 1,5 milyar Yen segment kaybıyla karşılaştırıldığında kayıp 3,2 milyar Yen olarak oluştu. Ayrıca, üretim çözümleri alanında 0,7 milyar Yen’lik bir değer düşüklüğü kaybı kaydedildi, bu düşüş Çin ve diğer ana satış bölgelerinde beklenenden daha yavaş gerçekleşen pazar hareketleri gibi faktörler nedeniyle oluştu. 

Raporlama segmentlerinin toplam karındaki ortalamalar negatif 61,0 milyar Yen’e ulaştı. Önceki yıldaki ortalama negatif ise 61,4 milyar Yen seviyesindeydi. Yıl boyunca faaliyetlerden elde edilen net nakit toplamı 138,0 milyar Yen oldu. Önceki yıldaki 165,5 milyar Yen ile karşılaştırıldığında, bu dönem için 55,1 milyar Yen kar kaydedilmesi, amortisman gibi faktörlerden kaynaklandı.

Yatırım faaliyetlerinde kullanılan net nakit toplamı 150,7 milyar Yen’e ulaştı. Bu konudaki en büyük bileşeni Fiery, LLC hisselerinin satın alınmasıyla ilişkili ödemeler oluşturdu. Finansman faaliyetlerinde kullanılan net nakit toplamı ise 45,1 milyar Yen’e ulaştı. Bu miktar, ödenecek tahvil ihracından elde edilen gelirin yanı sıra temettü ödemelerinden ve hazine hisselerinin satın alınmasından oluşan harcamalardan kaynaklandı.

Mali yıl sonunda nakit ve nakit benzeri enstrümanların bakiyesi, döviz kuru değişkenliğinin etkileriyle birlikte önceki mali yılın sonundan 61,4 milyar Yen düşerek 267,0 milyar Yen oldu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bornova’nın köyleri eski statüsüne dönüyor

2012 yılında çıkan yasa ile mahalleye dönüştürülen Bornova’nın 12 eski köyü, yeniden kırsal mahalle statüsüne dönüyor. Ekonomileri büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olan köylüler, Bornova Belediye Meclisi’nden geçen kararların ardından kırsal kalkınmaya verdiği destek için Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki’ye teşekkür etti. Karar Büyükşehir Belediye Meclisi’nden de geçtikten sonra kırsal statüye kavuşan mahallelerde tarım amaçlı yapıların emlak vergileri ve sulama giderleri indirimli olacak.

2014 yılında yürürlüğe giren Büyükşehir Yasası ile Türkiye genelinde 16 bin 220 köy ve 1.053 belde mahalleye dönüştürülmüş; köylerin meraları, gayrimenkulleri ve ortak malları belediyelere devredilmişti. Tarımsal üretim, hayvancılık ve kırsal yaşam bu değişiklikten derinden etkilense de köyler üretimden kopmamıştı.

Başkan Eşki: “Toprağın üreten insanlarını yalnız bırakmayacağız”

Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, köy kimliğini korumak isteyen yurttaşlara destek verdiklerini belirterek, “Bu bölgelerin üretimden kopmaması, bölgede tarım ve hayvancılığın gelişmesi için mücadele ediyoruz. Köy statüsünün ardından kooperatifler aracılığıyla bölgede tarımı ve hayvancılığı geliştirecek çalışmalara hız vereceğiz” dedi.

Köylüler Anlatıyor: “Burası şehir değil, biz köylüyüz”

Yaşar Yılmaz / Beşyol Mahallesi Muhtarı:

“Bizim talebimiz köy statüsüne yeniden kavuşmaktı. Mahalle olmak bize üretimde ciddi kısıtlar getirdi. Beşyol’un kırsal mahalle olmasıyla birlikte tarım, tavukçuluk, hayvancılık gibi alanlarda daha rahat hareket edebileceğiz. Sayın Başkanımız Ömer Eşki her zaman yanımızda oldu. Kendisine çok teşekkür ediyoruz.”

 Cemil Güler / 65 yaşında / Çiftçi:

“Ben ömrüm boyunca toprağın üstünde çalıştım. Fabrika nedir bilmem. Şehirde yaşamıyorum ki mahalle olayım. Benim köylü olmam lazım. Belediye Başkanımız Eşki köyümüze sık sık gelir, bizimle çay içer. Allah razı olsun.”

 Gönül Koncagül / 58 yaşında / Çiftçi:

“45 yıldır bu topraklarda üretiyorum. Mahalle olduktan sonra meralarımız elimizden gitti. Hayvancılığı bırakmak zorunda kaldık. Başkanımız sayesinde yeniden umutlandık. Bahçemizde yetiştirip hem kendimiz tüketiyoruz hem de ülkeye faydamız oluyor.”

 Ali Yılmaz / 58 yaşında / Çiftçi:

“Kırsalda yaşıyoruz, çiftçiyiz, bağımız bahçemiz var. Biz mahalle değil köyüz. Kırsal mahalle statüsü bize nefes aldıracak. Başkanımıza teşekkür ediyoruz.”

 Mustafa Koncagül / 68 yaşında / Çiftçi:

“2B yasasından sonra birçok kişi toprağını devretmek zorunda kaldı. Meramız kalmadı. Hayvancılık bitti. Ama şimdi yeniden kırsal mahalle olacağız. Bu umut bile bizi sevindirdi.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yakışıklı Şarkıcı Fıratcan’dan Duygulara Dokunan Yeni Cover: “Dokun Bana” Yayında !!!
Müziğiyle duyguları derinlemesine işleyen genç sanatçı Fıratcan dinleyicileriyle bu kez etkileyici bir cover single’da buluşuyor. Türk pop müziğinin sevilen eserlerinden biri olan “Dokun Bana”, Fıratcan’ın  kendine özgü yorumuyla yeniden hayat buldu.
Enerjik ve güçlü sesiyle  Fıratcan bu çalışmasında hem güçlü bir duygusal bağ kurmayı hem de parçaya modern bir soluk getirmeyi hedefliyor. Minimalist düzenlemesiyle öne çıkan “Dokun Bana”, dinleyiciyi ilk notadan itibaren içine çekiyor.
“Dokun Bana ” şarkısının söz müziği şarkıcı Gülhan’a ait olan Düzenleme Nurrettin Çolak’ın yaptığı yönetmen koltuğunda Emrah Özbilen’in oturduğu ve yetenekli isimlerle çalışan Fıratcan, parçanın ruhunu bozmadan çağdaş bir atmosfer yaratmayı hedeflemiş.