Salt Beyoğlu’ndaki “Hayvanların Yaşamı” sergisi, Türkiye ve farklı coğrafyalardan sanatçıların insan-hayvan ilişkilerini merkeze alan işlerini bir araya getiriyor. Sergi kapsamındaki etkinlikler, 13 Haziran Cuma günü akademisyen Birkan Taş ve Mine Yıldırı

Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın Hayvanların Yaşamı sergisi, müşterek varoluştan tahakküme değişen insan-hayvan ilişkilerini irdelerken ortak yaşama dair farklı arayışları da ortaya koyuyor. Seçkide yer alan işlerin gündeme getirdiği konular, bir dizi programla yorumlama ve tartışmaya açılıyor. 

Akademisyen Birkan Taş13 Haziran Cuma saat 17.00’de Salt Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gerçekleştireceği konuşmada, asistan köpekler üzerine yürüttüğü araştırmadan hareketle insan-hayvan ayrımını türcülük ve engellilik tartışmaları ekseninde değerlendirecek. Taş, “Asistan Köpekler, Türcülük ve Sevgi Söylemini Yeniden Düşünmek” başlıklı konuşmasında asistan köpeklerle ilgili söylemlerde sıkça kullanılan “koşulsuz sevgi” anlatısının, bu hayvanların duygusal ve fiziksel emeklerinin görünmez kılınmasındaki rolünden bahsedecek. Sevgi, bağımsızlık ve türler arası ilişkiler üzerinden ortak yaşamın etik sorumluluklarını ve karşılıklı bağımlılık fikrini irdeleyecek.

Aynı gün saat 19.00’da ise akademisyen Mine Yıldırım, “İhtimam ile Şiddet Arasında: İstanbul’un Köpeklerine Dair Arşiv, Tanıklık ve Tarihyazımı” başlıklı bir konuşma yapacak. Hayvanların Yaşamı kapsamında sunulan araştırma projesinden yola çıkacak Yıldırım, 1910’daki Hayırsızada Sürgünü’nden bugüne uzanan köpeksizleştirme siyasetine, bu siyasetin karşısında gelişen ihtimam kültürüne ve bu iki karşıt gücün şekillendirdiği kent tarihine odaklanacak. İstanbul’daki sokak köpeklerinin yaşamını etkileyen tehcir, tecrit, sistematik imha, mekânsal sınırlandırmalar gibi şiddet rejimleri ile bu rejimlere karşı gelişen ve gündelik yaşamın içinden filizlenen ihtimam pratiklerini değerlendirecek. Derlediği arşiv belgeleri ışığında, şiddet ile ihtimamın birbirine değdiği, kimi zaman çatıştığı ama hep iç içe geçtiği bu uzun kentsel hikâyeyi tartışmaya açacak.

Hayvanların Yaşamı, 10 Ağustos’a dek Salt Beyoğlu’nda ziyarete açık. Umut Ceyhan Akyol’un rehberliğindeki ücretsiz sergi turları ise 7 Ağustos’a kadar devam ediyor. Ayrıntılı bilgi ve kayıt için: saltonline.org.

Hayvanların Yaşamı sergisi Hollanda Krallığı, Goethe-Institut İstanbul, Flanders State of the Art, Asya International Movers’ın desteği; Eureko Sigorta, Jotun ve Bankerhan Hotel’in katkılarıyla gerçekleştirilmektedir.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Göçmen İşgücü, Türkiye’nin Ekonomik Büyümesinde Stratejik Bir Fırsattır”

Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM), göçmen işgücünün Türkiye ekonomisine etkilerini analiz eden kapsamlı bir rapor yayımladı. “Göçmen İşgücünün Ekonomik Etkileri: Türkiye’de İstihdam, Büyüme ve Politika Önerileri” başlıklı çalışma, göçmenlerin işgücü piyasasına entegrasyonunun Türkiye’nin rekabet gücü ve sürdürülebilir kalkınması için kritik bir fırsat olduğunu ortaya koyuyor.

KOSAM tarafından hazırlanan rapor, Türkiye’nin göçmen işgücüne dair potansiyelini yeniden değerlendirme açısından kritik öneme sahip. Raporda, nitelikli göçmen işgücünün doğru politikalarla yönlendirilmesi durumunda Türkiye’nin üretim, istihdam ve rekabet gücünde önemli bir sıçrama oluşturabileceği vurgulanıyor. Bu kapsamda hazırlanan çalışma, göçün yalnızca sosyal bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma için stratejik bir enstrüman olduğunu ortaya koyuyor.

Raporda öne çıkan bulgulara göre:

  • Göçmen işçiler, özellikle tarım, inşaat, imalat ve hizmet sektörlerinde Türk vatandaşlarının doldurmadığı istihdam açığını kapatıyor.
  • Kayıtlı istihdamda çalışan göçmenler, yerel ekonomiye vergi ve sosyal güvenlik katkısı sağlıyor; kayıt dışılık azaldıkça bu katkı artıyor.
  • Suriyeli girişimcilerin Türkiye’de kurduğu 4.000’den fazla şirket, ihracat ve yatırım ağlarını güçlendiriyor.
  • Ancak hukuki belirsizlikler ve kayıt dışı çalışma, göçmen işgücünün potansiyelini sınırlandırıyor.

“Akredite Göçmen Vizesi ve Sektörel Kota Modeli Şart!”

KOSAM Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Can Başaran, rapora ilişkin değerlendirmesinde şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “Türkiye, göçmen işgücünü ‘sorun’ değil, ‘stratejik kaynak’ olarak görmelidir. Dünyada başarılı örnekler incelendiğinde, göçmenlerin ekonomiye net katkı sağladığı görülüyor. Ancak bu katkıyı maksimize etmek için acilen yapısal adımlar atmalıyız:

  1. Akredite Göçmen Çalışma Vizesi: Nitelikli ve niteliksiz işgücü için sektörel ihtiyaca göre düzenlenmiş, hızlı ve şeffaf bir vize modeli hayata geçirilmeli.
  2. Kayıtlı İstihdam Teşvikleri: Göçmenlerin sosyal güvenlik primleri için işverenlere geçici destekler sağlanmalı.
  3. Sektörel Kota Sistemi: İşgücü açığı olan sektörlerde (örneğin turizm, imalat, inşaat, hizmet) kontrollü göçmen istihdamı için kota mekanizması kurulmalı.
  4. Göçmen Girişimcilik Fonu: Türkiye’de yatırım yapacak göçmenlere mikro kredi ve vergi indirimi desteği verilmeli.

Bu adımlar atılırsa, 5 yılda göçmenlerin GSYH’ye katkısı %1,5’a çıkabilir.”

“Küresel Trendler ve Türkiye’nin Fırsat Penceresi”

KOSAM’ın daha önce yayımladığı “2024 Dünya Ne Konuştu?” ve “2025 Dünya Ne Bekliyor?” raporlarında yer alan bulgulardan bahseden Başaran, demografik dönüşüm ve işgücü hareketliliğinin, küresel ekonomilerin en kritik gündem maddelerinden biri olduğunu vurguladı. Rapora göre Türkiye, coğrafi konumu ve genç nüfusuyla bu süreçten avantaj sağlayabilir. Ancak bunun için; veriye dayalı göç politikaları, iş dünyasıyla iş birliği içinde sektörel stratejiler ve toplumsal uyumu güçlendiren projeler hayata geçirilmeli.

Başaran “Rapor, göçmen işgücünün Türkiye’deki etkilerini “sorun odaklı” değil, “fırsat odaklı” ele alan ilk bütüncül çalışmalardan biri olma özelliği taşıyor. Sonuç olarak, göç yönetilirse, büyümenin de tetikleneceğine inanıyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Organik atıklar toprak iyileştirici ürüne dönüştürüldü

Antalya Büyükşehir Belediyesi, merkez ve ilçelerden toplanan evsel katı atıkların içerisinde bulunan organik atıkları toprak iyileştirici ürünlere dönüştürüyor. Büyükşehir Belediyesi’nin entegre tesislerinde organik atığın işlenmesi sonucu oluşan Katı ve Sıvı Fermente Ürün ve Ph düzenleyici ürünlerin denemeleri yapıldı. Evsel katı atıklarından oluşan toprak iyileştirici ürünlerin kullanımı için Alanya, Aksu, Kumluca ve Demre pilot ilçeler olarak seçilirken, proje ilk olarak Demre’de bir limon bahçesinde uygulandı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi, evsel katı atıklarda bulunan organik atıkları işleyerek tarımda kullanılabilir hale getirdi. Yaklaşık iki yıldır entegre atık tesislerinde yürütülen çalışmalar sonucu katı fermante ürün, sıvı fermante ürün ve pH düzenleyici olmak üzere üç farklı toprak iyileştirici ürün elde edildi. Bu ürünler öncelikle belediyeye bağlı alanlarda test edildi.

4 İLÇEDE PİLOT UYGULAMA

Çalışmalarla ilgili bilgi veren Antalya Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Kontrol Dairesi Başkanlığı Atık Yönetimi ve İşletmeler Şube Müdürlüğü’nde görevli Çevre Mühendisi Fulya Edibe Halıcılar,  “Uygulamanın başarısının ardından Çevre Kurulu toplantısında alınan karar doğrultusunda bir alt komisyon kurularak çalışmalar ilçelere yaygınlaştırıldı. Pilot uygulama kapsamında Alanya, Aksu, Kumluca ve Demre ilçelerini belirledik. Burada Ziraat Odaları ve ilçe belediyeleriyle işbirliği içinde süreci sürdürüyoruz. Böyle bir çalışma Türkiye’de ilk olarak uygulanıyor. Pilot bölgelerde de olumlu sonuçlar elde edeceğimizi biliyoruz. Daha sonraki amacımız talep eden çiftçilerimize koordineli bir şekilde bu ürünleri vermektir” dedi

HEM ÇEVREYE HEM TARIMA KATKI

Bu çalışmalara Akdeniz Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi’nden akademisyenler de bilimsel katkı sunuyor. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümünde Akademisyen olarak görev yapan Prof. Dr. Şule Orman, Antalya’nın evsel atıklarından elde edilen üç farklı toprak iyileştirici ürünle, hem çevreye hem de tarıma katkı sağlanacağını söyledi. Prof. Dr. Orman, üretilen bu organik toprak düzenleyicilerin, toprağın organik madde içeriğini artırarak kimyasal gübre ihtiyacını azaltmada önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

HEM DAHA GÜVENLİ HEM DAHA ETKİLİ

Yeditepe Üniversitesinde Akademisyen olan Prof. Dr. Metin Turan da Antalya ve ilçelerinde evsel atıklardan biyolojik süreçle elde edilen katı ve sıvı toprak iyileştiricilerin, üreticilere toprak iyileştirme için destek olarak verileceğini söyledi. Toprağın organik madde açısından zengin olması gerektiğine dikkat çeken Turan, “Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından üretilen bu yeni nesil katı ve sıvı fermente ürünler, iyi işlenmemiş ahır gübresine kıyasla hem daha güvenli hem de daha etkili. 1 ton ahır gübresinden elde edilecek faydayı bizim ürünümüzde yalnızca 20 litrede alabiliyorsunuz” dedi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından üretilen katı, sıvı fermente ürün ve Ph düzenleyicinin Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üreticiler tarafından Ziraat Odaları aracılığı ile ücretsiz olarak temin edilmesine yönelik planlamalar devam ediyor.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri 2025’in Kazananları Açıklandı

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri bugün, Culver City’deki ikonik Sony Pictures Studios Sahne Sanatları Binası’nda Emmy ödüllü Denny Directo’nun (Entertainment Tonight) ev sahipliği yaptığı özel bir törenle 2025 kazananlarını duyurdu. Şu anda üçüncü edisyonunda olan, Creo tarafından kurulan ve Sony tarafından desteklenen bu öncü küresel kısa film ödül programı, dünyanın farklı köşelerinden gelen cesur hikaye anlatımlarını güçlendirerek, yükselen vizyonerlerin kariyerlerini ateşliyor.

 158 ülke ve bölgeden 7.500’ü aşkın yönetmen tarafından gönderilen 11.750’den fazla kısa film arasından seçilen kazananlar, olağanüstü çalışmalarıyla öne çıkıyor. Ödüle layık görülen isimler şöyle sıralanıyor: Rossana Montoya (Kolombiya, Kurgu), Juliet Klottrup (Birleşik Krallık, Kurgu Dışı), Santiago O’Ryan & José Navarro (Şili, Animasyon), Hayder Hoozeer & Franz Böhm (Birleşik Krallık / Almanya, Öğrenci). Kazanan yönetmenler, güçlü anlatıları ve yaratıcı vizyonlarıyla küresel jüriyi etkilemeyi başarıyor.

Kazanan yönetmenleri belirlemek üzere bir araya gelen jüri, sektörün önde gelen isimlerini bir araya getiriyor. Jüri başkanlığını üstlenen ödüllü yönetmen Justin Chadwick (Mandela: Özgürlüğe Giden Uzun Yol, Boleyn Kızı, yakında gösterime girecek Sierra Madre) başta olmak üzere, jüri üyeleri arasında şu isimler yer alıyor;

  • Yönetmen ve senarist Minhal Baig (Artık BüyüdükHalaBoJack Horseman)
  • 3000 Pictures Başkanı Elizabeth Gabler (Kya’nın Şarkı Söylediği YerPi’nin Yaşamı, yakında vizyona girecek Klara ve Güneş)
  • Oscar® adayı yönetmen Jason Reitman (Cumartesi GecesiHayalet Avcıları: Öteki DünyaJuno)

Jüri üyeleri, yaratıcı mükemmelliği ve yenilikçi anlatı biçimlerini değerlendirmeye alarak kısa listeye kalan filmler arasından kazananları belirliyor.

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri jürisi, bu yılın kazananlarına ve kısa listeye kalan yönetmenlere duydukları ortak hayranlığı şu sözlerle ifade etti:

“Geleceğin sinemasına, bu olağanüstü kazananlar grubunun gözünden bakmak gerçekten heyecan veriyor. Sinema sanatının yeni temsilcileri olarak her biri, mevcut anlatım biçimlerini sorgulayan ve hikâyelerimize yeni bir soluk getiren özgün bir vizyon sunuyor. Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri, yalnızca bu yetenekleri tanımakla kalmıyor; aynı zamanda yıllar boyunca sektöre yön verecek isimleri destekliyor ve güçlendiriyor. Onların sinema dünyasını nasıl dönüştürmeye devam edeceğini görmek için sabırsızlanıyoruz.”

Ödüller, kariyerlerinin dönüm noktasında olan yeni nesil sinemacıları ilham vermeyi, donatmayı ve güçlendirmeyi sürdürüyor. Bu yılın kazananları ve dört kategori genelindeki kısa listeye kalan isimler, ödül kapsamında 2–5 Haziran 2025 tarihleri arasında Sony Pictures Studios’ta gerçekleşen dört günlük kapsamlı bir sektör programına katılıyor.

Sony Pictures yöneticileri tarafından yürütülen atölye çalışmaları, özel film gösterimleri ve sahne arkası erişimleriyle şekillenen bu özel program; katılımcıların sinema sanatına dair bilgilerini derinleştiriyor, becerilerini geliştiriyor ve dünyanın dört bir yanından gelen sektör profesyonelleriyle güçlü bağlantılar kurmalarını sağlıyor. Program kapsamında; görüntü yönetmenliği ustalık sınıfları, senaryo yazımı, oyuncu anlaşmalarını yönetme, son teknoloji ekipman sunumları ve bir hikâyeye müzikle hayat verme gibi konular ele alınıyor. Ayrıca, dört ana kategoride ödül kazanan yönetmenler, para ödülünün yanı sıra Sony Dijital Görüntüleme ekipmanlarıyla da destekleniyor.

Bu yılki etkinliğe, Sony Türkiye’nin davetlisi olarak fotoğrafçı ve görüntü yönetmeni Gökhan Karakaş da katıldı. Sony’nin özel davetiyle Los Angeles’a giden Karakaş, dört gün süren kapsamlı endüstri programı boyunca atölyelere, film gösterimlerine ve sektör buluşmalarına katılarak yerli yaratıcılar adına ilham verici bir temsiliyet üstlendi. Etkinlik süresince sinematografi, senaryo yazımı, yapım süreci ve endüstri ilişkileri gibi konulara odaklanan panellere katılan Karakaş, ayrıca Sony Pictures yöneticileriyle birebir görüşmeler gerçekleştirerek Türkiye’deki yaratıcı topluluk adına bağlantılar geliştirdi. Gözlemlerini ve deneyimlerini Türkiye’deki sinema ve medya profesyonelleriyle paylaşarak bilgi aktarımını amaçlayan Karakaş’ın bu katılımı, Sony’nin yerel yaratıcı topluluklarla kurduğu güçlü ilişkiyi yansıtıyor.

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri 2025’in Kazananları:

KURGU

 Kurgu kategorisi, özgün bir kurgu hikâye ya da olay anlatan, anlatı odaklı kısa filmleri ödüllendiriyor. Bu kategorinin kazananı, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanlarının yanı sıra 5.000 Amerikan doları ile destekleniyor.

Kurgu kategorisinin kazananı, Sony Group Corporation Başkanı ve CEO’su Hiroki Totoki tarafından takdim ediliyor:

Rossana Montoya (Kolombiya) – My Demon (Benim Şeytanım)
İlk çocuklarının doğumu için hastaneye yetişmeye çalışan Eva ve Jacobo, yol boyunca ilişkilerini sorgulamaya başlıyor. Tek planda çekilen 17 dakikalık bu film, iki karakterin arasındaki yoğun duygusal çatışmayı çarpıcı bir gerçeklikle aktarıyor ve izleyiciyi içten bir anlatının içine çekiyor.

KURGU DIŞI
Kurgu Dışı kategorisi, ağırlıklı olarak gerçek içerik barındıran kısa filmleri ödüllendiriyor. Arşiv görüntüleri, belgesel çekimleri, canlandırmalar ve animasyonlar bu kategoriye dahil oluyor. Kategori birincisi, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanı ve 5.000 Amerika doları nakit ödül kazanıyor. Bu kategorinin kazananı, 3000 Pictures Başkanı ve jüri üyesi Elizabeth Gabler tarafından sunuldu.

Ödülleri 2025 jüri üyesi tarafından sunuluyor:

Juliet Klottrup (İngiltere), Travelling Home (Eve Yolculuk) – Bir İngiliz Roman gezgini, kökenleri ve her yıl düzenlenen Appleby Fuarı’na yapılan hac yolculuğunu düşünüyor. 16mm filmle çekilen bu yapım, analog dokusuyla zaman, gelenek ve aidiyet kavramlarını derinlemesine araştırıyor. Klottrup, yerel topluluklarla iş birliği yaparak kırsal kimliğe odaklanan görsel sanatını ortaya koyuyor. 

ANİMASYON

Animasyon kategorisi, stop-motion, hareketli grafikler, bilgisayar animasyonu, film üzerine çizim, rotoskopi, deneysel animasyon ve diğer mevcut teknikleri kullanan yönetmenleri ödüllendiriyor. Kategori birincisi, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanı ve 5.000 Amerika doları nakit ödül kazanıyor.

Animasyon kategorisinde, ödül Elizabeth Gabler tarafından sunuluyor; kendisi 3000 Pictures Başkanı ve Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri 2025 jüri üyesi olarak yer alıyor:

Santiago O’Ryan & José Navarro (Şili), Hermanos Casablanca (Casablanca Kardeşler) –Pinochet diktatörlüğünün zirvesinde, iki dalgıç kayıp kız kardeşleri hakkında bilgi alabilmek için bir ordu yetkilisine yardım etmeyi kabul ediyor. Film, kayıp, belirsizlik ve tehlike duygusunu uyandırmak için etkileyici görsel anlatımı ve kısık, karanlık renk paletini kullanıyor.

ÖĞRENCİ

 Öğrenci kategorisi, dünya çapında kayıtlı bir kurumda diploma veya lisans düzeyinde film eğitimi alan yapımcıları ödüllendiriyor. Kategori kazananı ve eğitim kurumu, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanı ile ödüllendiriliyor. Kazanan, Sony Corporation Yeni İçerik Üretimi Birimi Başkanı Tatsuhito Tabuchi tarafından açıklandı.

Hayder Hoozeer (Birleşik Krallık) & Franz Böhm (Almanya), Ulusal Film ve Televizyon Okulu, Rock Paper Scissors (Taş Kağıt Makas) – Gerçek bir hikâyeye dayanan bu filmde, bir savaş hastanesinde saklanan baba-oğul, yaşamsal bir karar vermek zorunda kalır. Yönetmenler, çarpıcı renk karşıtlıkları ve klostrofobik set tasarımı ile dramatik etkiyi artırıyor.

Başarılı üçüncü edisyonun ardından, Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri, dördüncü edisyonuyla 2026 baharında geri dönüyor ve başvurular 2025 Temmuz ayında açılıyor. Kazananlar ve kısa listeye kalan yönetmenler hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler, sonyfuturefilmmakerawards.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

2025 KAZANANLARI VE KISA LİSTE

KURGU

 

Kazanan

Rossana Montoya (Kolombiya), My Demon (Benim Şeytanım)

 

Kısa Liste

Miguel Angel Caballero & Luis Antonio Aldana (ABD), The Ballad of Tita and the Machines (Tita ve Makinelerin Baladı)

 

Ethan Evans & Jess Bartlett (Birleşik Krallık), Outside Noise (Dış Gürültü)

 

Alexis Gómez (México), Bumbumpapá

 

Meng Han Hsieh (Tayvan) & Menna Morgan (Birleşik Krallık), The Test (Test)

 

Irene Lopez & Robin Asselmeyer (İsveç), Killing R (R’yi Öldürmek)

 

Linda Ludwig (Almanya) & James Curle (Birleşik Krallık), Under The Blue (Mavinin Altında)

 

Andrew McGee (Birleşik Krallık), First Sight (İlk Bakış)

 

Florine & Kim Nüesch (İsviçre), Marriage Unplugged (Bağlantısız Evlilik)

 

Robin Takao D’Oench (ABD), Fireline (Alev Hattı)

 

 

KURGU DIŞI

 

Kazanan

Juliet Klottrup (Birleşik Krallık), Travelling Home (Eve Yolculuk)

 

Kısa Liste

César Flores Correa (México), A Field That No Longer Smells of Flowers (Artık Çiçek Kokmayan Bir Tarla) 

 

Will Hewitt & Austen McCowan (Birleşik Krallık), Have You Seen The Beast? (Canavarı Gördünüz mü?)

 

Kieran Hodges (Yeni Zelanda) & Eduardo Vento (Portekiz), Justice Brothers (Adalet Kardeşleri)

 

Annabel Moodie (Birleşik Krallık), Friends on the Outside (Dışarıdaki Arkadaşlar)

 

Loic Niyonkuru & Floriane Kaneza (Burundi), Before 16 (16’dan Önce)

 

Stefan Pollak (Birleşik Krallık), ALT Jay

 

Kirsten Slemint (Avustralya), Burnt Country (Yanmış Ülke)

 

Riah Taipodia (Hindistan), Khiew Ranei (Siyah Kil

 

Shaquille Zaki Nathandra & Quina Qaumitaquna Mirxela (Endonezya), Tanah Kitai (Toprağımız)

ANİMASYON

 

Kazanan

Santiago O’Ryan & José Navarro (Şili), Hermanos Casablanca (Casablanca Kardeşler)

 

Kısa Liste

Rich Farris (Birleşik Krallık), En Tepeden

 

Case Jernigan (ABD), Noggin

 

Fadi Syriani & Jana Wehbe (Lübnan), All This Death (The Day Vladimir Died)

 

Leo Wright (Birleşik Krallık), Büyük Kötü Kurt

 

ÖĞRENCİ

 

Kazanan

Hayder Hoozeer (Birleşik Krallık) & Franz Böhm (Almanya), Rock Paper Scissors (Taş Kağıt Makas)

Ulusal Film ve Televizyon Okulu

 

Kısa Liste

Luis J. Arellano (México), Long Journey Till Dawn (Şafağa Kadar Uzun Bir Yolculuk)

Centro de Capacitación Cinematográfica 

 

Muhammed Ashfaque (Hindistan), URA

K R Narayanan Ulusal Görsel Bilimler ve Sanatlar Enstitüsü

 

Gianfranco Fernández-Ruiz & Gus Murray (ABD), When Big People Lie (Büyükler Yalan Söylediğinde)

Amerikan Film Enstitüsü

 

Faith Olaewe & Doyinsola Ajayi (Nijerya), Angel in the Stone (Taştaki Melek)

EbonyLife Yaratıcı Akademi

 

GELECEK FORMATI

 

Kazanan

Bijan Gashti (İran İslam Cumhuriyeti), Select/Or (Seç/Or)

 

Kısa Liste

Joni Astin Ariadi (Endonezya), Sleeping Monster (Uyuyan Canavar)

 

Siwei Yu (Çin Anakarası), Love is the End (Aşk Sondur)

 

 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

BETEM’de yapılan atölye çalışması uluslararası kongreye davet aldı

Yenişehir Belediyesinin iştiraki Yenişehir İşletmecilik A.Ş. aracılığıyla kurduğu ve Türkiye’ye örnek olaran Ömer Faruk İlbilgen Beceri Temelli Eğitim Merkezi(BETEM)’nde görev yapan öğretmen ekibi önemli bir başarıya imza attı. BETEM öğretmenlerinin hazırladığı “Minik Zihinler İçin Büyük Fikirler: SCAMPER ile Yaratıcılığı Keşfetmek” başlıklı atölye çalışması, 27-30 Ekim 2025 tarihleri arasında Bursa’da düzenlenecek olan 9. Uluslararası Okul Öncesi Eğitim Kongresi kapsamında kabul edildi.

Bu yılki ana teması “Erken Çocuklukta Kayıp Parçaları Birleştirmek” olan kongre, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi ev sahipliğinde gerçekleşecek ve alanında uzman akademisyenleri bir araya getirecek. BETEM ekibi, okul öncesi eğitimde yaratıcı düşünmenin geliştirilmesini hedefleyen SCAMPER tekniğini uygulamalı olarak aktaracakları atölye ile kongrede yer alacak. Prof. Dr. Selçuk Şirin, Prof. Dr. Susanne Denham, Prof. Dr. Ziya Selçuk ve Prof. Dr. Sinan Canan gibi birçok akademisyenin katılacağı kongrede BETEM öğretmenleri atölye çalışmalarını örnek olarak aktaracak. 

Başkan Özyiğit, öğretmenlerle buluştu

Atölye çalışması yürüten BETEM öğretmenleri,  BETEM Kurucu Temsilcisi Raif Çakmak ve BETEM Müdürü Elsun Türe Bir ile birlikte Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit’i ziyaret ederek, davet alan atölye çalışmaları ve kongre hakkında bilgi verdi. 2019 yılında hayata geçirdikleri ve Türkiye’de bir ilk olan Erken Çocukluk Gelişimi Projesi ile birçok ulusal ve uluslararası davet aldıklarına dikkat çeken Başkan Abdullah Özyiğit,  “çocukların potansiyelini erken yaşta keşfetmek ve onları özgür düşünen bireyler olarak yetiştirmek” hedefiyle yola çıktıklarını söyleyerek, öğretmenleri tebrik etti.

Bilimsel temellere dayanan ve çok disiplinli bir eğitim yaklaşımı

BETEM, Türkiye’de erken çocukluk gelişimi temelli ilk beceri eğitim merkezi olma özelliğini taşıyor. Merkezde çocukların bireysel yeteneklerini keşfetmelerine olanak tanıyan, bilimsel temellere dayanan ve çok disiplinli bir eğitim yaklaşımı uygulanıyor. Sanat, bilim, doğa ve teknolojiyi bir araya getiren atölyelerle çocukların düşünme becerileri, problem çözme kapasiteleri ve sosyal-duygusal gelişimleri destekleniyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

21. yüzyıl insanı manevi yalnızlık içinde!

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Arzu Eylül Yalçınkaya, 21. yüzyıl insanının yaşadığı stres, yalnızlık ve anlam boşluğu gibi sorunlara tasavvufun sunduğu kadim çözümleri anlattı.  

2022-2024 yıllarında Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde (CMES) akademisyen (post-doktora araştırmacısı) olarak bulunan Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, bu süreçte Harvard’da Mevlevî sûfi müziğine dair sunumlar ve dinletiler gerçekleştirdi, geleneksel Türk makam müziğinin iyileştirici etkileri üzerine akademik projeler geliştirdi. Halen Kyoto Üniversitesi ile ortaklaşa yürütülen “İki Doğunun Köprüsü” başlıklı tasavvuf şiiri ve müziği atölye dizisinde yer alan Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, tasavvufun 21. yüzyılda modern insanın içsel dünyasına, gündelik yaşamına ve toplumsal barışa nasıl katkılar sunduğunu ele aldı.

21. yüzyıl insanı manevi yalnızlık içinde

Modern insanın manevi bir yalnızlık içinde olduğuna işaret eden Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, “Tasavvuf, en temelde insanın içsel yolculuğuna rehberlik eder. Koşuşturma içinde ihmal ettiğimiz kalp dünyamızı beslemeyi ve nefis terbiyesiyle özümüzü arındırmayı öğretir. 21. yüzyıl insanı teknolojik olarak hiç olmadığı kadar bağlantıda, ancak manevi anlamda kendisini yalnız ve amaçsız hissedebiliyor. İşte tasavvuf bu boşluğu, insana kendini ve Rabbini tanıma imkânı sunarak dolduruyor. Örneğin tasavvufta ‘Kendini bilen Rabbini bilir’ ilkesi vardır; kişi iç dünyasına dönüp nefsini tanıdığında, aslında İlâhî hakikatin kendi özündeki yansımasını keşfeder. Bu süreç, modern insanın aradığı kimlik ve anlam duygusunu pekiştiriyor.” dedi.

Günümüzde pek çok insan stres ve kaygı içinde savruluyor

Tasavvufun içsel dünyamıza katkısının ruhsal derinlik ve huzur getirmesi olduğunu dile getiren Dr. Yalçınkaya, “Günümüzde pek çok insan stres ve kaygı içinde savruluyor; oysa tasavvufî pratikler – meselâ zikir (Allah’ı anma) veya tefekkür (derin düşünme/meditasyon) – zihni sükûnete erdirip kalbi dinginleştiriyor. Naçizane kendi akademik ve kişisel tecrübemde, tasavvufî şiir ve müziğin bireylerin kalbine doğrudan dokunabildiğini gördüm. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin şiirleri yüzyılları aşıp bugün hâlâ milyonlarca insana ilham veriyorsa, bu tam da tasavvufun insandaki özlemlere hitap edebilmesinden dolayıdır. Rûmî’nin mesajı evrenseldir: ‘Biz aşkla yaratıldık’ der ve modern insanın içsel dünyası da bu aşk ve merhamet mesajıyla tekrar canlanabilir.” diye konuştu.

Tasavvuf asırlardır manevi şifa sunuyor

Tasavvuf geleneğinin, asırlardır manevî şifa sunduğunu hatırlatan Dr. Yalçınkaya, “Günümüz insanı yoğun stres altında; zihinler sürekli meşgul, gönüller yorgun. Tasavvufun teklif ettiği çözümlerden biri, an’da kalma ve tevekkül pratiğidir. Mutasavvıflar, şu anın kıymetini bilmeyi ve kontrol edemediklerimiz için Allah’a teslim olmayı öğütler. Bu bakış açısı, modern psikolojideki mindfulness (bilinçli farkındalık) ve kabullenme yaklaşımlarıyla şaşırtıcı biçimde örtüşüyor. Örneğin günlük hayatta uygulanabilecek çok basit bir zikir veya nefes egzersizi, stresi azaltıp kişinin merkezine dönmesine yardımcı olabilir.” ifadesinde bulundu.

Geleneksel Türk makam müziğinin iyileştirici etkileri var

Eski hekimler ve sûfîlerin rast, hüzzam, segâh gibi makamlarla farklı ruh hallerini tedavi etmeye çalıştığını, kendisinin de geleneksel Türk makam müziğinin iyileştirici etkileri üzerine akademik projeler yürüttüğünü belirten Dr. Yalçınkaya, Harvard ve Cambridge’de katıldığı “Makamların İyileştirici Etkisi” gibi etkinliklerde müziğin insanlar üzerindeki yatıştırıcı ve birleştirici gücüne bizzat şahit olduğunu söyledi

Yalnızlık hissinin, çağımızın en büyük manevi yaralarından biri olduğunu ifade eden Dr. Yalçınkaya, “Tasavvuf, insana yalnız olmadığını hissettiriyor; çünkü bu öğretiye göre insan her daim Hakk’ın huzurunda ve muhabbetindedir. Mevlânâ bir rubâîsinde der ki: ‘Yalnızlık Allah’a mahsustur, sen O’nunla olduktan sonra hiç kimsesin kalmaz.’ Gerçekten de kalbinde ilâhî aşkı hisseden kişi, özünde bir kâinat ailesinin ferdi olduğunu anlar. Ayrıca tasavvufta sohbet ve dergâh geleneği vardır: insanlar tekke ortamında bir araya gelip gönülden gönüle muhabbet ederlerdi. Günümüzde belki tekkeler yok ama bu geleneğin modern versiyonlarına ihtiyaç var.” şeklinde konuştu.

Tasavvuf, insana varoluşsal bir rehberlik sunuyor

Anlam arayışı konusunda tasavvufun, insana varoluşsal bir rehberlik sunduğunu dile getiren Dr. Yalçınkaya, “Neden buradayım, hayatın gayesi ne? diye soran modern birey, tasavvufî öğretilerde bu soruların cevabını bulabilir. Tasavvuf öğretisi der ki: ‘Sen bu dünyaya bir tohum olarak geldin, kemâle erip meyve vermen için buradasın.’ Yani kendi potansiyelini gerçekleştirmek, olgunlaşmak ve Hakikat’i idrak etmek insanın gayesidir. Bu perspektif, anlam boşluğunu doldurmada eşsiz bir katkı sunuyor. Nitekim pozitif psikoloji alanında da maneviyatın ve anlam duygusunun mutlulukla bağlantısı vurgulanıyor.” dedi.

Maddiyat peşinde koşmak mutluluğa engel olabiliyor

Uluslararası Pozitif Psikoloji Derneği (IPPA) gibi platformlarda “Mevlânâ ve Mutluluk” konulu sunumlar yaptığını ve Rûmî’nin asırlar önce dile getirdiği hakikatlerin bugün hala küresel ölçekte terapötik bir etki yarattığını gözlemlediğini aktaran Dr. Yalçınkaya, “Mevlânâ, insanın aslî mutluluğunun manevi kaynağa bağlılıkta yattığını vurgulayarak aşırı dünyevî hırsların huzuru kaçırdığını söylerdi. Modern bilim de bugün maddiyat peşinde koşmanın mutluluğa engel olabileceğini ortaya koyuyor. Demek ki tasavvufun önerdiği hayat tarzı – ölçülülük, şükür, aşk ve hizmet – günümüz insanının aradığı psikolojik iyi oluş hâline ulaşmasında güçlü bir reçete sunabilir.” diye konuştu.

Mevlânâ’nın manevi yolu, çağlar üstü bir ilham kaynağı

Mevlevîlik yani Mevlânâ’nın manevi yolunun, çağlar üstü bir ilham kaynağı olduğunu söyleyen Dr. Yalçınkaya, “Bugün insanlar Konya’ya gidip semâ törenlerini izlerken yalnız estetik bir ritüel görmüyorlar; aynı zamanda insanın hakikat arayışının sembolik bir temsiline tanık oluyorlar. Semâ dönen dervişin hareketi, modern insana şunu fısıldar: ‘Kendi eksenin etrafında dönerken merkezini unutma; merkezinde hep Allah olsun.’ Bu mesaj, günümüzün dağılmış zihinlerine derin bir odaklanma ve merkezlenme çağrısıdır. Mevlevîlik’teki hoşgörü ve sevgi prensipleri de bugüne ışık tutuyor.” ifadesinde bulundu.

Tasavvufun engin kültürel mirası, ilham kaynağı olmaya devam ediyor

Osmanlı dönemi mutasavvıflarının, modernleşme karşısında içlerine kapanmadığını tam tersine tasavvufun evrensel mesajlarını yeni toplumsal yapıya adapte etmeye çalıştıklarını gördüğünü ifade eden Dr. Yalçınkaya, “Bugün de Mevlevîlik başta olmak üzere tasavvufun engin kültürel mirası, hem bireysel gelişim hem de toplumsal yenilenme için ilham kaynağı olmaya devam ediyor.” dedi.

Tasavvufun en güzel yanlarından birinin dil, din, kültür fark etmeksizin insanların kalplerine hitap edebilmesi olduğunu kaydeden Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, “Bu yönüyle tasavvuf, bir kültürel diplomasi aracı olarak fevkalade etkilidir.  Müzik tasavvufun evrensel dilidir. Müzik ve sanat yoluyla, herhangi bir tercümeye ihtiyaç duymadan gönülden gönüle bir köprü kurulabiliyor.” ifadesinde bulundu.

Tasavvuf kültürü dünya çapında ortak bir diyalog zemini sunuyor

Tasavvufun evrensel mesajlarının, uluslararası diyalog platformlarında da büyük ilgi gördüğünü anlatan Dr. Yalçınkaya, “Mevlânâ, günümüz dünyasında belki de en tanınmış doğulu şair-filozoftur; şiirleri birçok dile çevrildi ve bugün Amerika’da bile en çok okunan şairlerin başında geliyor. Onun Gel, ne olursan ol yine gel’ diye özetlenen çağrısı, aslında barış içinde bir arada yaşamanın manifestosudur. Tasavvuf kültürü dünya çapında ortak bir diyalog zemini sunuyor.” diye konuştu.

Tasavvuf, kalpleri yumuşatır 

Tasavvufun özünde yatan değerlerin, toplumsal barışın adeta mayası gibi olduğunu da vurgulayan Dr. Yalçınkaya, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çünkü tasavvuf bize hoşgörü, tevazu, hizmet gibi erdemleri aşılar. Bir toplumda bireyler bu erdemlerle yoğrulursa, elbette ki sosyal barış da güçlenecektir. Tarihte Osmanlı dönemine baktığımızda, farklı etnik ve dini grupların asırlarca nispeten uyum içinde yaşayabilmesinde tasavvufî kültürün rolü büyüktür. Mevlevîhâneler, Bektaşî dergâhları sadece tarikat mensuplarına değil, her kesimden insana kapısını açardı; aşevlerinde yoksulun karnı doyurulur, misafirhanelerde yolcu ağırlanırdı. Bu, toplumsal dayanışmanın en somut örneklerindendi. Tasavvuf, ‘yaratılanı Yaratan’dan ötürü sev’ anlayışını benimsediği için, ötekileştirmeyi reddeder. Eğer insanlar birbirinde Hakk’ın tecellisini görürlerse, farklılıklar çatışma sebebi olmaktan çıkar, zenginlik olarak görülür. Tasavvuf, kalpleri yumuşatarak ve insana merhameti telkin ederek, bir arada yaşama kültürünün gelişmesine katkı sunuyor.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kemer tanıtım çekimleri devam ediyor

Kemer Belediyesi, VisitKemer sosyal medya hesabı üzerinden tanıtım çalışmalarına ara vermeden devam ediyor.

Kemer’de VisitKemer için tanıtım çekimlerini sürdüren Halil Bekar ile bir araya gelen Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, tanıtımın artık dijitale döndüğünü ve bu anlamda tanıtım faaliyetlerini dijitale yönlendirdiklerini ifade etti.

VisitKemer’in Kemer Belediye bünyesine geçtikten sonra tüm Kemer tanıtımlarının VisitKemer üzerinden yapıldığını ve tüm masrafların Kemer Belediyesi tarafından karşılandığını da aktaran Başkan Topaloğlu şunları söyledi;

“Kemer tanıtım fotoğrafları ve videolarının çekimlerini Halil Bekar yapıyor. Ayrıca Serkan Kubilay’a çok teşekkür ediyorum. Hiçbir beklentisi olmadan tüm zamanını bu iş için harcıyor. Meclis üyemiz Cansın Efir de Halil Bey’e eşlik ediyor. Tanıtım artık dijitale döndü. Bunları en iyi şekilde kullanıyoruz. Halil Bey ile anlaşmamız var. Kendisi zaten Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Antalya Valiliği için de çekimler yapıyor. Bizim için büyük bir şans. Kendisine teşekkür ediyorum.”

Başkan Topaloğlu’na yaptıkları çalışmalar hakkında bilgiler veren Halil Bekar ise belirli aralıklarla Kemer’e geldiklerini belirterek, “Kemer’de çekimlerimiz devam ediyor. Her geldiğimizde Kemer’e yaklaşık bir hafta süre ayırıyoruz. Çekimlerimizde her zaman başka bir yöne odaklanıyoruz. Bazen eko turizm, bazen restoranlar, bazen sahiller ve otellerde çekimler yapıyoruz. En son bunları VisitKemer sayfasında paylaşıyoruz. Şu anda dünyada yeni trend deneyimlere yönelik içerikler. Biz de içeriklerimizi bu yönde yapıyoruz ve her çekimimizde oyuncularla ve farklı modellerle çalışıyoruz. Yaptığımız çekimler global anlamda çok güzel etkileşimler alıyor. VisitKemer sayfası çok beğenilerek takip ediliyor. Turizm sürekli değişen trendlere sahip bir sektör. Trendleri yakalamamız gerekiyor. Gözümüzün açık olması ve dünyayı takip ederek ülkemize entegre etmemiz gerekiyor. Bu anlamda işler yapmaya çalışıyoruz. Daha fazla fayda sağlayacağımızı düşünüyorum. Güzel gidiyoruz. Desteklerinden dolayı Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’na teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Egeli Grafik Tasarım öğrencilerinden yıl sonu sergisi

Ege Üniversitesi (EÜ) Ege Meslek Yüksekokulu (MYO) Grafik Tasarımı Programı öğrencileri tarafından hazırlanan “Grafik Tasarım Sergisi”, sanatseverlerle buluştu. Serginin koordinatörlüğünü Öğr. Gör. Habibe Mersin üstlenirken, açılışa Ege Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Emre Ercan, Öğr. Gör. Gamze Yıldırım, Dr. Öğr. Üyesi Şerafettin Yıldırım, akademisyenler, öğrenciler ve sanatseverler katıldı.

Serginin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Emre Ercan, “Zengin afiş çalışmalarıyla donatılan sergide öğrencilerimiz ilhamlarını spor, film, tiyatro ve edebi akımlardan alarak kendi hayal güçlerini sanata dönüştürdü. Açılışını yaptığımız bu serginin hayırlı olmasını temenni ediyor, öğrencilerimize başarılar diliyorum” dedi.

Sergi Koordinatörü Öğr. Gör. Habibe Mersin ise “Uzun süredir emek verdiğimiz bu çalışmada öğrencilerimi gönülden tebrik ediyorum. Sergide afiş, kupa, küp, pafta, linol gibi farklı materyallerle zenginleştirilmiş içerikler yer alıyor. Öğrencilerimiz, marka logolarını yeniden yorumladıkları projelerinin yanı sıra gündelik hayatta kullanılabilecek mobil uygulamalar tasarlayarak hem yaratıcı hem işlevsel ürünler ortaya koydu. Ayrıca dijital çalışmaların yanında nokta ve çizgi gibi temel tasarım ögelerinin yer aldığı işler de dikkat çekti. Süreç boyunca katkı sunan Öğr. Gör. Gamze Yıldırım’a ve Dr. Öğr. Üyesi Şerafettin Yıldırım’a ayrıca teşekkür ediyorum. Sergi, öğrencilerin bir yıl boyunca üzerinde çalıştıkları projeleri sunma imkânı buldukları ve mesleki gelişimlerine katkı sağlayan önemli bir etkinlik oldu” diye konuştu.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜ Botanik Bahçesi’nde tekstil sanatında biyo-tasarım uygulamalı olarak anlatıldı

Ege Üniversitesi (EÜ) Botanik Bahçesi, Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde “Tekstil Sanatında Biyo-Tasarım Uygulamaları” etkinliği gerçekleştirildi. Sanatçı Ayçin Eşiz Öneş’in tarafından yapılan uygulama atölyesine Botanik Bahçesi & Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Yıldırım, akademisyenler, öğrenciler ve sanatseverler katıldı. Sanatçı Ayçin Eşiz Öneş etkinlikte, sanat ve doğayı bir araya getirerek, doğanın tekstil üzerindeki yansımalarını sanatseverlere uygulamalı olarak anlattı.  

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Botanik Bahçesi & Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Yıldırım, “Ayçin Eşiz Öneş, doğayı ve sanatı birleştirdiği çok güzel bir alana imza atıyor. Bizler de bu anlamda Botanik Bahçesi olarak çalışmayı sergi şeklinde sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Tekstil tasarım ve biyo-tasarımın nasıl yapıldığını, doğanın sanata nasıl aktarıldığını hocamız bizimle paylaşacak. Ayçin Eşiz Öneş hocamıza teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.” dedi.

“Farklı tekniklerle yeni hikâyeler yaratmayı seviyorum”

Sanatçı Ayçin Eşiz Öneş, “Tekstil tasarımında bitki köklerinin kullanımı, sürdürülebilir bir gelecek için öngörülen ve daha çok sanat formu olarak karşımıza çıkan henüz çok yeni uygulamalardan oluşmaktadır. Biolace projesiyle bitkilerin manipüle edilerek hem gıda olarak kullanımı hem de kökleriyle dantel benzeri tekstil ürünleri yetiştirmenin mümkün olup olmadığı araştırılmaktadır. Tekstilde biyo-tasarım uygulamaları çok çeşitli alanlarda gerçekleştirilmektedir. Algler, mantarlar ve bakteriler tasarım için bir geliştirme fırsatıdır. Ben sanatım için gerekli olan her şeyi buradan topladım. Ankara’da farklı teknikler kullanarak eserlerime yeni bir ruh kattım ve adeta ait oldukları yere geri dönmüş gibi hissettirdim. Bu nedenle, ilk kişisel sergim olan bu serginin benim için ayrı bir yeri var. Farklı teknikleri bir arada kullanarak yeni hikâyeler yaratmayı seviyorum. Mavi baskı tekniği benim için yeni bir teknik ama çok sevdiğim bir tekniktir. Bu yönde ilerlemeyi düşünüyorum ve geleneksel tekstil teknikleri ile birleştirip farklı bir boyut kazandırmak istiyorum” dedi.

“Eserler sanatseverlerle buluşacak”

Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Ana Bilim Dalı Ögretim üyesi ve Botanik Bahçesi Yönetim kurulu üyesi Doç. Dr. Aylin Eşiz Dereboylu “Benim alanım botanik olmasından kaynaklı baskı ve biyo-tasarımı doğayla bağdaştırmaya çalışıyoruz. Ayçin Eşiz Öneş doğayla sanatını birleştirerek çalışmalarını gerçekleştiriyor. Şu anda yaptığımız etkinlikler küçük çapta olsa da yakın zamanda Prof. Dr. Yusuf Vardar MÖTBE Kültür Merkezinde büyük bir sergi gerçekleştirmeyi planlıyoruz” diye konuştu. 

Sanatseverler Ayçin Eşsiz Öneş’den bilgi alarak sergiyi gezdiler.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları, Mayıs 2025

Aylık en yüksek reel getiri mevduat faizi (brüt)’te oldu
 
Aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde %0,86, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise %1,80 oranlarıyla mevduat faizi (brüt)’te gerçekleşti.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından külçe altın %0,80 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) %0,62 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Euro %0,37, Amerikan Doları %0,70 ve BIST 100 endeksi %2,44 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise; külçe altın %1,74, DİBS %1,57, Euro %0,56 ve Amerikan Doları %0,23 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; BIST 100 endeksi %1,53 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

 Finansal yatırım araçlarının aylık reel getiri oranları, Mayıs 2025

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %12,83, TÜFE ile indirgendiğinde ise %13,00 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %10,68, TÜFE ile indirgendiğinde ise %10,55 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçlarının üç aylık reel getiri oranları, Mayıs 2025

Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %19,84, TÜFE ile indirgendiğinde ise %16,85 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %10,91, TÜFE ile indirgendiğinde ise %13,13 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçlarının altı aylık reel getiri oranları, Mayıs 2025

Yıllık değerlendirmede en yüksek reel getiri külçe altında gerçekleşti

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %37,32, TÜFE ile indirgendiğinde ise %24,87 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından mevduat faizi (brüt) %16,38 ve Euro %1,98 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; DİBS %0,68, Amerikan Doları %2,28 ve BIST 100 endeksi %27,26 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise mevduat faizi (brüt) %5,83 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Euro %7,27, DİBS %9,69, Amerikan Doları %11,14 ve BIST 100 endeksi %33,85 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Finansal yatırım araçlarının yıllık reel getiri oranları, Mayıs 2025

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı