FURKAN BÜYÜKDAĞ BİR YILDIZ GİBİ DOĞUYOR

Daha önce Yargı ve Teşkilat başta olmak üzere bir çok projelerd eyer alan genç oyuncu Furkan Büyükdağ, çok yakında çekimlerine başlanacak bir Dijital dizisi için kamera karşısına geçmeye hazırlanıyor.

Başarılı oyunculuğuyla olduğu kadar mütaveazi kişiliğiyle de, gelecek için umut vaad eden yakışıklı oyuncu, çocukluğundan beri hayallerini süsleyen oyunculukta hedefine emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor.

İzleyicilerle buluşacağı yeni projesi için heyecanını gizlemeyen Furkan Büyükdağ, duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Bu proje benim için sadece bir Dizi değil, bir hayalin başlangıcı. Kendime inanıyorum. Hayallerimin peşinden giderek başarı merdivenlerini bir bir çıkacağım. Bu yol uzun ama kalbim ışıkla dolu… Ve biliyorum ki önümdeki gelecek, bugünden çok daha parlak ve umut dolu olacak.” diye konuştu.

 

Halil Ergün ile Gülşirin Şimşek’ten Sanat Dolu Buluşma

Türk sinemasının duayen ismi Halil Ergün ile daha önce Bir zamanlar Çukurova ve Aşk ve Mavi dizileri başta olmak üzere bir çok başarılı projede yer alan başarılı oyuncu Gülşirin Şimşek, sanat dolu samimi bir buluşmada bir araya geldi.

Usta oyuncu Halil Ergün’ün yıllara dayanan deneyimiyle, başarılı oyuncu Gülşirin Şimşek’in enerjisi bir araya gelince ortaya hem keyifli hem de ilham verici bir sohbet çıktı.

Halil Ergün, sanatın birleştirici gücüne vurgu yaparken, Gülşirin Şimşek ise genç kuşak sanatçıların usta isimlerden öğreneceği çok şey olduğunu belirterek yeni tekliflere açık olduğunun altını çizdi.

Sıcak bir atmosferde gerçekleşen bu anlamlı buluşma, Türk sinemasına duyulan sevgi ve saygının bir yansıması olarak hafızalarda yer etti.
Yakın zamanda ortak bir projede bir araya gelmeleri beklenen iki sanatçının bu buluşması, sinema dünyasında şimdiden büyük bir merak uyandırdı.

 

Başarılı Oyuncu Emrah Akduman’dan Yeni İmaj
Bir çok dizlerde rol alan ve sevilen oyuncu Emrah Akduman, yurt dışında faaliyet gösteren bir firma için objektif karşısına geçti.
Ünlü stilist Halil Gül’ün tasarladığı özel kostümlerle Emrah Akduman’ı çekimlere hazırladı. 2026 moda trendlerine yön vermesi beklenen parçalar, başarılı oyuncunun yorumuyla hayat buldu.
 Fotoğrafların kreatif direktörlüğünü Nirva Narlı üstlenirken, saç kesim tasarımında Adem Terzi’nin imzası vardı. Fotoğraf çekimlerini ünlü fotoğrafçı Mahmut Ceylan tarafından Pinhole Stüdyoları’nda çekimlerini gerçekleştirdi.
HALİL ERGÜN, GENÇ OYUNCU BURAK KAYA İLE TAŞ FİLM’DE BULUŞTU

Türk sinemasının usta ismi Halil Ergün, yeni neslin genç ve başarılı oyuncularından Burak Kaya ile Taş Film’de bir araya geldi.

Yapımcı ve yönetmen İhsan Taş’ın ev sahipliğinde gerçekleşen samimi buluşmada, Halil Ergün genç meslektaşına deneyimlerini aktararak önemli tavsiyelerde bulundu.

Halil Ergün görüşmede, “Gerçek oyunculuk sabır ve özveri gerektirir. Gençlerin bu mesleğe tutkuyla sarılması beni mutlu ediyor. Onların başarısı Türk sinemasının geleceği demek” diyerek genç kuşağa destek mesajı verdi.

Genç oyuncu Burak Kaya ise usta oyuncuyla aynı karede yer almaktan büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Halil Ergün gibi bir duayenden öğüt almak benim için çok kıymetli. Onun tecrübelerinden faydalanmak bana ilham veriyor” ifadelerini kullandı.

İHSAN TAŞ: SİNEMA KÜLTÜRÜ YOK EDİLİYOR

Şimdiye kadar bir çok başarılı projelere imza atan Türk sinemasının ödüllü yönetmenlerinden İhsan Taş, sinema sektöründeki kötü gidişatla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

“SİNEMAYA KÜSMEYİN, SAHİP ÇIKIN”

Başarılı yapımcı ve yönetmen, sektördeki çöküşün nedenlerini değerlendirirken şu ifadeleri kullandı: “Filmleri milyonlarca kişi tarafından izlenen belli başlı bir kaç isim vardı. İnsanlar sinemaya o isimlerin filmlerini izlemeye giderken, salonlardaki diğer filmlerin afişlerini de görüp, onlara da şans verirdi. Böylece salonlar canlı, sinema güçlü kalırdı. Ama o isimler dijital platformlara geçince, sinema adeta öksüz kaldı. Şimdi gelinen noktada salonlar boş, gişeler sessiz. Bence bugünkü kötü gidişatın en büyük sorumluları, sinemadan beslenip sonra arkasını dönüp dijitallere geçenlerdir.”

 

“BÖYLE GİDERSE SİNEMA TARİH OLACAK”

İhsan Taş, dijitalleşmenin getirdiği kolaylıklarla insanların artık sinema kültüründen uzaklaştığını da vurgulayarak; “Elbette teknoloji ilerliyor, yeni mecralar kaçınılmaz. Ama sinema sadece bir ekran değil, bir ruhtur. Karanlıkta yüz yüze gelen insanların kurduğu bir büyüdür. O büyü kaybolursa, sadece salonlar değil, hikâyeler de sessizleşir.”

Taş, açıklamasının sonunda yapımcılara, yönetmenlere ve oyunculara da çağrıda bulunarak; “Sinemaya küsmeyin. Gelin, sinemayı hep birlikte yeniden ayağa kaldıralım. Çünkü eğer sinema çökerse, sadece bir sektör değil, hayallerimizi, kültürümüzü ve gelecek kuşaklara miras bırakacağımız o benzersiz ruhu da sonsuza dek kaybederiz.” diyerek sözlerini noktaladı.

ihsan taş

Ödüllü gazeteci Flash Haber’de

Magazin dünyasında yaptığı haberlerle bir çok ödül alan gazeteci Ufuk Özcan, yapılanmaya giren Flash Haber’de programa başlıyor.

Aktif olarak Takvim Gazetesi Köşe Yazarı olan ve gazetenin en çok okunan yazarlarından olan Ufuk Özcan, Flash Haber’de hafta sonu kendisinin sunacağı bir program ve farklı 4 program ile ekranlarda olacak.

 

DÜNYACA ÜNLÜ MEKAN SUNSET PALAZZO İZMİR’DE YENİ YILI BÜYÜK BİR ŞOV İLE START VERİYOR…

İzmir büyük bir eğlence mekanına yıl başında kavuşuyor. Başta Miami ve Budapeşte olmak üzere Türkiye’de İzmir’de yeni yıla BERKAY ile girecek . Şimdiden büyük ilgi gören bu lüks mekan SUNSET PALAZZO BERKAY dışında özel kabera şov ve Oryantel 2025 yılının ilk dakikalarından sonra durmayan eğlence DJ Ayfer parti ile sabahın ilk ışıklarına kadar devam edecek.

İzmir İzmir olalı böylesine büyük ve çok özel mekana ilk defa sahip oluyor. 2025 yolundan sonra başta Türkiye olmak üzere Avrupa’nın önemli starları SUNSET PALAZZO da sahne alacaklar.

CANAN SEYHAN KİMDİR?

Genç ve güzel oyuncu Canan Seyhan, 20 Şubat 1997’de güneşin bereketle buluştuğu Adana’da dünyaya geldi. Çocukluk yıllarından itibaren sanata duyduğu ilgi, onun hayal gücünü ve yeteneklerini şekillendiren en büyük ilham kaynağı oldu. Kastamonu Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde aldığı eğitimle bu tutkusunu profesyonel bir zemine taşıdı.

Üniversite yıllarında bir çok kısa filmde kamera önü performansıyla yer aldı ve bu süreçte hem tecrübe hem de özgün bir oyunculuk tarzı geliştirdi. 25. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde sunuculuk yaparak zarafeti ve etkileyici iletişim yeteneğiyle izleyicilerin beğenisini kazandı. Modellik kariyerine Yoyo Giyim Mağazası’nda adım atan güzel oyuncu Canan Seyhan, moda dünyasındaki estetik algısını sanatla birleştirdi.

Her zaman hayalindeki meslek olan oyunculuğu profesyonel bir düzeye taşımak için kamera önü oyunculuk eğitimi alan Canan Seyhan, azimle çalışarak başarı basamaklarını tırmandı. Bu kararlılığın bir sonucu olarak popüler bir dizi olan Tozluyaka‘da diyaloğu olan bir rolle ekranlarda boy gösterdi. Doğal yeteneğini, aldığı diksiyon eğitimiyle güçlendiren Canan, sesini ve duruşunu bir sanat aracına dönüştürdü.

164 cm boyunda ve 50 kilogram ağırlığında olan Canan, balık burcunun duyarlılığını ve sanatsal yaratıcılığını ruhunda taşır. En sevdiği renkler olan kırmızı ve siyah, onun güçlü, tutkulu ve aynı zamanda zarif kişiliğinin bir yansımasıdır.

Canan Seyhan, disiplini, çalışkanlığı ve büyüleyici enerjisiyle geleceğin parlayan yıldızlarından biri olmaya aday. Sanat yolculuğu, güzellik ve tutkuyla şekillenen bir hikaye olarak her geçen gün daha da zenginleşiyor.

 

HABER: TÜRKİYE HABER MERKEZİ

ARZU ÖZDOĞAN… “YENİ BİR YILDIZ DOĞUYOR”

Güzel oyuncu Arzu Özdoğan, çok yakında yeni bir sinema filmi için kamera karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Başarılı oyunculuğuyla olduğu kadar, büyülü güzelliğiyle de dikkatleri üzerine çekmeyi başaran güzel oyuncu Arzu Özdoğan, severek yaptığı oyunculukta hedefine emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor.

Birlikte çalıştığı yönetmenlerden tam not alan Arzu Özdoğan, hayattaki en büyük tutkusunun oyunculuk olduğunu söyleyerek, “En büyük hayalim kalıcı projelerde yer almak ve gerek yurt içi, gerekse de yurt dışından ödüller alarak ülkemi en güzel şekilde temsil etmek” diye konuştu.

 

HABER: MAGAZİN BULVARI

HENİZE NİLGÜN KARATAŞ İLK ROMANI İLE HAYATIN TUHAFLIKLARINA DİKKAT ÇEKİYOR

Gazeteci – Yazar Henize Nilgün Karataş “Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar” adlı ilk romanıyla okurla buluştu. Kadın dayanışmasının sembol isimlerinden Şule Çet ile benzer bir kaderi yaşayan ancak hayatta kalan Defne’nin hikayesini merkeze alan roman, geçmiş ile gelecek arasında üç kişilik bir iyileşme hikayesi anlatıyor. Romandaki anlatıcılar ‘uyum ve uzlaşma’ adına hayatımızın nasıl tahrip edildiğine işaret ederken, ‘herkes kendi hikayesine kendisi sahip çıkmalı’ diyor.

 Uzun yıllar gazeteci olarak ekonomi haberleri yazan Henize Nilgün Karataş, ilk romanı Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar’da gerçek ile kurguyu, geçmiş ile geleceği bir araya getiriyor. A7 Kitap etiketiyle raflarda yerini alan roman, hayatın tuhaflıkları üzerinden okurunu farklı yaşamların tanıklığına davet ederken herkese kendi hikayesine sahip çıkması gerektiğini hatırlatıyor. Roman, kadın cinayetlerinden toplumsal cinsiyet rollerine, aşkın yıkıcılığından geçmiş travmaların sarsıntısına kadar birçok temayı post modern bir anlatıyla okuruna sunuyor. Bunu yaparken bilim ile büyüyü, gelecek ile dünü, aşkı, fedakarlığı ve tüm yakıcı duyguları iç içe geçiriyor.

Yazarı H. Nilgün Karataş’ın “üç kişilik bir iyileşme hikayesi” dediği roman, kadın cinayetlerinin sembol isimlerinden Şule Çet ile aynı gün, aynı saatlerde bir camdan kuleden düşen ya da atılan, ancak günlerce komada kaldıktan sonra hayata tutunan Defne’nin hikayesini merkezine alıyor. Uyandığında 2222 yılından gelen bir interseks performans sanatçısı olduğunu iddia eden Defne’ye kendini bulma yolculuğunda ablası Selma Rıza ve komşusu Servan eşlik ediyor.

 

Romanda, birden fazla anlatıcı bulunuyor. İki ayrı anlatıcıdan dinlediklerini tek bir anlatıya dönüştüren isimsiz anlatıcı, Defne’nin tuttuğu kayıtlardan da yararlanarak okuru bir nevi zaman yolculuğuna çıkarıyor. Alt metninde kadın cinayetlerinin ve patriarkal düzenin etkilerini sorgulayan roman, bir sarkaç gibi 2018 Türkiye’si ile 2222’nin Mauna Kealand’ı arasında gidip geliyor ve okuruna mitolojiden psikolojiye, telepatiden lusid rüyalara, astrolojiden metafiziğe iç içe geçen, çok katmanlı bir dünyanın içine çekiyor.

Anlatım dili ile ele aldığı temaları postmodern bir yaklaşımla aktaran Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar, yaptığı saptama, gönderme ve atıflarla insan olmanın varoluşsal zaaflarına, sancılarına vurgu yapıyor.  Okurken durup üzerine düşüneceğimiz cümlelerle bir yandan çok tanıdık gelen diğer yandan tuhaf hayat hikayeleriyle, dayatmacı düzenlerin, toplumsal kalıpların insanda yarattığı hem fiziki hem de zihinsel hasarlara dikkat çekiyor. Bunu sessiz bir çığlık gibi usulca okurlarına hissettiren roman; “herkesin kendi hikayesine sahip çıkması” gerektiğini ise travmalar, arayışlar, düzeltmeye çalıştıkça karışan hayatlar üzerinden yüksek sesle söylüyor.

 

Henize Nilgün Karataş, Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar’da ana karakterlerin hem yaralı hem de kusurlu olduğuna dikkat çekerken, okura şu ipuçlarını veriyor: “Tüm iyi niyetlerine karşılık birbirlerine iyi gelmek isterken yalan da söylüyorlar, yanlış kanılara da kapılıyorlar, bencillik tuzağına da düşüyorlar. Aşkının bedelini yaşamı ile ödeyen Defne ya da nam-ı diğer Deff; şan ve şöhretini taçlandırmak için aile geçmişini, dünü düzeltme sevdasında. Feminist duruşuyla, dik başlı ve güçlü görünen personasıyla kişisel tarihinin acılarını gizlemeye çalışan Selma Rıza, onu kaygılandıran geleceği şekillendirmeye çabalıyor. Bir erkek olarak erkek terörünün mağduru olan Servan, anda kalıp, anlık çözümlerin peşinde koşuyor.  Herkes kendi bildiği yoldan iyileşmeye çalışıyor, ancak bunu yaparken üstlendikleri kimlik ve kişiliklere de yapışmaktan alıkoyamıyorlar kendilerini. Defne’yi merkezine alan romanın asıl derdi ise, ‘uyum ve uzlaşma’ adına kendi asıl hayatlarımızdan vazgeçmemiz. Zaten hikayenin anlatıcıları da ‘tuhaf’ hayatları üzerinden herkesin kendi hikayesine kendisinin sahip çıkması gerektiğini söylüyor. Roman, okuruna mutlu ya da mutsuz bir son vadetmiyor, elbette bir son var ama bunu kimin nasıl algıladığına bırakıyor. Önemli olan son değil, kahramanı olduğumuz hikayeyi biz mi yazıyoruz, başkaları mı? Anlatıcıların dediği gibi; evrenin zamanı sonsuz olabilir. Bizim elimizde ise hatırlayabildiğimiz tek bir hayat var.”

 

ARKA KAPAK

Aynı gece, iki ayrı kentte, iki cam kuleden düşen iki genç kız. Biri, adını kadın dayanışmasına miras bırakarak gitti. Bu okuyacağınız, hayatta kalan Defne’nin hikâyesi.

 

Defne ya da Bazı Tuhaf Hayatlar.

Travma, kimlik, zaman temaları üzerinden kadın cinayetlerinin ve patriarkal düzenin etkilerini sorgulayan bir anlatı; sessiz bir çığlık, postmodern bir direniş.

 

Geçmiş ve Gelecek Arasında

Bir sarkaç gibi 2018 Türkiye’si ile 2222’nin Mauna Kealand’ı arasında gidip gelen; mitolojiden psikolojiye, telepatiden lusid rüyalara, astrolojiden metafiziğe iç içe geçen, çok katmanlı bir dünya.

 

Üç Kişilik Bir İyileşme Hikâyesi

Aşk yüzünden bilinmeze atılan, arzularının bedelini ödemek zorunda kalan Defne. Bu yolculukta ona eşlik eden Selma Rıza ve Servan. Biri, mutluluğu bireysel özgürlükte ararken kendine yabancılaşmış bir kadın. Diğeri, içini kavuran acıları unutmak için başkalarına tutunmuş bir erkek.

 

Ve ötekiler. Ve biz.

Herkes kendi hikâyesine sahip çıksın!

Ya kölesi olacağız düzenin ya da yeni bir dünya inşa edeceğiz kendimize…

 

 

KİTABIN KÜNYESİ

 

Roman adı: Defne ya Da Bazı Tuhaf Hayatlar

Yazar: Henize Nilgün Karataş

Yayınevi: A7 Kitap

Editör: Ceylan Hazinedar

Redaksiyon: Canan Özge Er

Kapak Uygulama: Köksal Kayhan

Sayfa Tasarım ve Uygulama: Burhan Maden

 

  1. NİLGÜN KARATAŞ

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olan H. Nilgün Karataş, 1990 yılından bu yana gazetecilik yapıyor. Milliyet, Dünya, Akşam, Günaydın, Business Week Dergisi ve Hürriyet gibi yayın organlarında ekonomi gazeteciliği yapan Karataş, uzun yıllardır kaleme aldığı edebi yazılarını geçen yıldan bu yana gün yüzüne çıkarmaya başladı. Öyküleri ile birçok kolektif kitapta yer alan Karataş, halen Suare Dergi ve Bianet’te, kitaplar ve filmler üzerine de çözümlemeler yazıyor.