Halil Babür’ün Gerçek Hayatından Sinemaya: Fırtınada Gençliğim 

Almanya’da yaşayan başarılı oyuncu Halil Babür, kendi yaşam öyküsünü beyaz perdeye taşıdı.

Senaryosunu yazdığı ve yönetmen koltuğunda da oturduğu “Fırtınada Gençliğim”, Bingöl’ün soğuk dağlarından Avrupa’nın gri sokaklarına uzanan; acı, umut ve yeniden doğuşla örülmüş bir hikâyeyi anlatıyor.

Halil Babür, hem kameranın önünde hem de arkasında, kendi hayatının en fırtınalı dönemlerini yeniden yaşadı.

Film, Türkiye’de başlayan zorlu bir çocukluğun, yarım kalmış hayallerin ve göç yollarında yeşeren umutların hikayesini izleyiciye tüm çıplaklığıyla sunuyor.

“Coğrafya kader midir?”

Film boyunca yankılanan bu soru, izleyicinin kalbine kazınıyor.
Babür bu soruya şu sözlerle yanıt veriyor: “Evet, kader bazen seni doğduğun toprakta sınar. Ama insan isterse, kendi fırtınasından da gemisini yapabilir. Ben o fırtınadan geçtim… Şimdi o gemiyle kendi yolumu çiziyorum.”

“Bu film sadece benim değil, herkesin hikayesi”

Halil Babür, filmi yalnızca kendi yaşamından yola çıkarak değil, Avrupa’da benzer mücadeleler veren binlerce insan adına çektiğini söylüyor:

“Bu film, gurbette bir ekmek uğruna kendi gençliğini kaybedenlerin hikayesi…
Kimi zaman kendi babamı oynadım, kimi zaman oğlumu, kimi zaman da içimdeki o susmayan çocuğu.”

Baba-Oğul Teması: Bir Hayalin Tamamlanışı

Filmin en dokunaklı bölümlerinden biri, Halil karakterinin oğluyla yaşadığı ayrılıklar ve kavuşma hayali… Finalde oğlunun yarım kalan müzik albümünü tamamlaması, izleyiciye hayatın içindeki “tamamlanma” duygusunu gözyaşlarıyla hatırlatıyor.
Her nota, geçmişle geleceği birbirine bağlıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkan Şoray TEGV’in 30. yılına anlam kattı: “Eğitim bir toplumun geleceğini aydınlatan en güçlü ışıktır”

Türk sinemasında “Sultan” unvanıyla gönüllerde taht kuran usta sanatçı Türkan Şoray, Türkiye Eğitim Gönülleri Vakfı’nın (TEGV) İstanbul’daki Zeyrek Öğrenim Birimi’ni ziyaret ederek çocuklarla unutulmaz bir gün geçirdi.   TEGV’in 30. yılına özel bu anlamlı ziyarette Şoray, çocuklarla atölyelere katıldı, onlarla sohbet etti ve “Hep birlikte TEGV’e destek olalım, çocukları nitelikli eğitimle buluşturalım” çağrısında bulundu.

Tarihi dokusuyla İstanbul’un kalbinde yer alan Zeyrek Öğrenim Birimi 1995 yılından bu yana 1800 gönüllüsünün desteğiyle 22.500 çocuğa nitelikli eğitim desteği sundu. Bu özel mekân, TEGV’in 30. yılında da çocukların hayallerini büyütmeye, umutlarını güçlendirmeye devam ediyor.

Zeyrek öğrenim biriminde renkli ve anlamlı buluşma

Ziyareti sırasında Türkan Şoray’ı çocuklar, büyük bir sevgi seliyle çiçeklerle karşıladı. Gün boyunca çocukların etkinliklerine katılan sanatçı, onların enerjisine ve neşesine ortak oldu.

Şoray, çocukların okuma alışkanlıklarını ve ifade becerilerini geliştiren “Okuyorum Oynuyorum” etkinliğinde onlarla birlikte kitap okudu, hikâyeler üzerine sohbet etti. Ardından çocukların yaratıcılıklarını sergiledikleri “Düşler Atölyesi”ne katıldı; küçük ellerin hayallerinden doğan renkli dünyalara konuk oldu. Ziyaretin bir diğer durağı olan Bilişim ve Teknoloji Odası’nda, teknolojiyle tanışan çocukların tasarlayıp 3D yazıcıyla ürettikleri “Türkan Şoray silueti” sanatçıya hediye edildi. Ziyaretin sonunda çocuklar, kendi yazdıkları mektupları ve yaptıkları bir resmi Şoray’a armağan ederek bu özel günü kalplerine kazıdılar.

“Eğitim bir toplumun geleceğini aydınlatan en güçlü ışık”

Ziyaret boyunca duygusal anlar yaşayan Türkan Şoray, eğitimin gücüne olan inancını şu sözlerle dile getirdi: 

“Bugün TEGV’in Zeyrek Öğrenim Birimini ziyaret ettim. Burada çocukların parıldayan gözlerini, neşesini, umudunu, enerjisini gördüm. TEGV Öğrenim Birimlerinde, çocuklar çeşitli faaliyetlerde kendi potansiyellerini keşfediyor, teknoloji ile tanışıyor, kendi dünyalarını tasarlıyorlar. Eğitim… Bir toplumun geleceğini aydınlatan en güçlü ışık. Ben buna yürekten inanıyorum. Ülkemizin dört köşesinde sizi bekleyen çocuklar var. Hep birlikte TEGV’e destek olalım, çocukları nitelikli eğitimle buluşturalım. Unutmayın: Bir Çocuk Değişir, Türkiye Gelişir!”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ünlü şarkıcı Hande Yener, meme kanserini yenme deneyimiyle kadınlara güç verdi

Meme kanserinde elle yapılan muayenenin hayat kurtarabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biri, ünlü sanatçı Hande Yener. 5 yıl önce kendi kendini elle muayene ederken kitle hissedip hemen doktora giden ve meme kanseri olduğunu öğrenen ünlü sanatçı Hande Yener, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde düzenlenen etkinlikte meme kanserini nasıl yendiğini ve yaşadıklarını içtenlikle anlattı… 

Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin desteğiyle gerçekleştirilen “Meme Kanserine Karşı  Her Raunda Hazırız” etkinliğine katılan Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez, Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Esen İçten ve Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe de tanı ve tedavide en yeni gelişmeleri paylaştılar, katılımcılardan gelen soruları yanıtladılar… 

Dünya genelinde her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor. Erken evrede tanı alan her 10 kadından 9’u ise meme kanserinden tamamen kurtuluyor. Kadınların ayda bir kendi kendine yapacakları meme muayenesi erken tanıda kritik rol oynuyor. Bunun en önemli örneklerinden biri ünlü sanatçı Hande Yener oldu. 5 yıl önce kendi kendini elle muayene ederken memesinde kitle hissedip hemen doktora giden ve meme kanseri olduğunu öğrenen Hande Yener, o dönem ailesini ve sevenlerini üzmemek için kanser tedavisi gördüğünü kimseye anlatmamıştı. Prof. Dr. Cihan Uras’ın başarıyla gerçekleştirdiği ameliyat ile kanseri yenen Hande Yener, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği ve Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü desteğiyle gerçekleştirilen “Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız” etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Kadınlara elle muayenenin ve erken teşhisin önemini anlatmak zorundayım” diyerek yaşadığı sancılı süreci tüm detaylarıyla, içtenlikle anlattı. 

Hande Yener: “Çok büyük şey yaşayıp, erken tanı sayesinde grip gibi atlattım”

Meme kanserini, kendi kendine elle yaptığı muayene sırasında fark ettiğini, erken tanı ve doğru ellerde doğru tedavi sayesinde hızlıca atlattığını dile getiren Hande Yener konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Erken tanı için kendi kendini elle muayene çok önemli. Açıkçası bu kadar büyük şey yaşayıp, grip atlatmışım gibi çıktım hastalıktan. Değerli hocalarımın sayesinde, çok ağır bir şey yaşayıp çok hafif atlattım. Duyduğumda çok büyük travma yaşadım. Ben kendimi çok seven bir kişiyim, bu nedenle kendi kontrolümü elimle kendime yapıp, kendim buldum. O süreçte pandemi süreciydi, herkes hastanelere gitmekten korkarken ben hastaneye koşa koşa geldim. Henüz Cihan hocamızla tanışmamıştım, klasik jinekolojik kontrolümden birinde doktoruma ‘ben mememde bir şey hissediyorum, bakabilir misiniz?’ dedim. ‘Paniklik bir şey yok, takip ederiz’ deyip eve yolladı. Ama ben bir şey hissediyordum, çünkü bir şey vardı ve 3 ayı zor geçirdim, koşa koşa tekrar doktora gittim. ‘Bir şey var’ dedim. Bana ‘mamografi çektirelim mi?’ dedi, ‘tabi ki’ dedim. Akşam 7’de gittim, çektirdim, laboratuvarın önünde bekliyorum, kimseler yok. Hocalardan birinin odasına girdim. Keşke girmeseydim! O sırada laboratuvardaki doktorun ‘felaket’ diye konuştuğunu duydum. Yığıldım, büyük bir kriz geçirdim, ağlıyorum. Arkadaşımı aradım, ‘Cihan hoca’yı bul’ dedi bana. Hocamız akşam 7’de rapor okumaya hastaneye gidiyormuş. Cihan hoca beni kabul etti, odasına girdiğim an aydınlandım ben. Huzurlu bakışı ve profesyonelliğiyle beni çok rahatlattı. ‘Yarın sabah parça alacağım ama o kadar kötü durumun yok’ dedi. Annemden, ablamdan, oğlumdan, ailemden bir sene sakladım. ‘Hatam neydi, neden böyle oldum’ diye düşündüm. Ertesi gün ameliyat oldum. Bütün ekip odaya girdiler ve hocam elimi tuttu, dedi ki ‘lenfler güzel, hiçbir problem yok, iki üç güne taburcu olabilirsin.’  Direnlerim 15 gün kaldı, evdekiler fark etmesin diye ceplerime sakladım. Sonra ‘bu senin ikinci şansın, işine gücüne git’ dedim kendi kendime. Altın Kelebek’te ödül almaya direnlerimle gittim, direnlerimi vatkalarımın içine soktum belli olmasın diye… Bu süreçte uzaya fırlatılıp geri geldim adeta. 6 ayda bir kontrol oluyorum. Şu an 4. yılımdayım. Emin ellerde, güvende olmak, harika bir doktorla bu süreci atlatmak benim için çok büyük bir şans.” 

Sağlığına çok özen gösterdiğini vurgulayan Yener “Hem yokmuş gibi, hem de işin ciddiyetinin farkında olarak adım adım ilerleyip, sağlığım için neler yapabilirim bunu sürekli takip ettiğim için, hala da öyleyim, spor yapıyorum, iyi besleniyorum, uykuma dikkat ediyorum, sebzeyle besleniyorum, bol su içiyorum ve sık sık hocamızı ziyaret ediyorum” diye konuştu. 

Prof. Dr. Cihan Uras: “Erken tanı ile meme kanserini tamamen yenmek mümkün”

Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras konuşmasında; meme kanserinde erken tanı sayesinde hastalıktan büyük oranda hatta tamamen kurtulmanın mümkün hale geldiğini belirterek “Tekrar vurgulamak isterim ki; erken tanı çok önemli. Erken tanı hayat kurtarır. Erken tanının sağlanması da tarama yöntemleri ve kadınlarımızın kendi kendilerini muayene ederek memelerini tanımalarından geçiyor” dedi. Günümüzde meme kanseri tedavisinde çok ciddi ilerlemeler kaydedildiğini belirten Prof. Dr. Uras sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sayede çok ileri evredeki meme kanserli hastalarımızı iyi bir tedaviyle başlangıç noktasına döndürüp yeniden sağlıklı bir yaşama devam etmelerini sağlayabiliyoruz. Meme kanserlerinin biyolojik yapısını öğrendiğimizden beri her tümöre farklı yaklaşımlarımız var. Bunlar arasında standart kemoterapiler, antihormon tedavileri, immünoterapiler ve ‘akıllı ilaç’ olarak bilinen hedefe yönelik tedaviler var. Bu sayede kadınlarımızı çok daha etkili bir şekilde tedavi ederek sağlıklarına kavuşturabiliyoruz.” 

Prof. Dr. Özlem Sönmez: “Birkaç dakikalık bir kontrol, bir ömürlük fark yaratabilir”

Erken tanının meme kanseriyle mücadelede yaşam süresini ve tedavi başarısını belirleyen en kritik faktör olduğunu söyleyen Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez, “Basit bir tarama, bir hayatın yönünü değiştirebilir. Modern tıpta artık geç kalmak istemeyen değil, erken davranan kadınlar kazanıyor. Çünkü birkaç dakikalık bir kontrol, bir ömürlük fark yaratabilir” dedi. Günümüzde ‘her hastaya aynı tedavi’ döneminin geride kaldığını vurgulayan Prof. Dr. Sönmez sözlerini şöyle sürdürdü: “Her hastaya, kendi biyolojisine uygun en etkili tedavi uygulanabiliyor. Bu yaklaşım tedavideki başarıyı artırırken, yaşam kalitesini koruyor. Bilim artık yalnızca hastalığı değil, hastayı merkeze alıyor. Çünkü her kadının kanseri farklı ve tedavisi de öyle olmalı.  Meme kanseriyle mücadelede bilim artık bir devrim çağında. Yeni nesil hedefe yönelik tedaviler, immünoterapiler ve klinik araştırmalar sayesinde her geçen gün daha fazla kadına umut doğuyor. Her yeni keşif, bir sonraki raundun daha güçlü geçmesini sağlıyor.”

Prof. Dr. Gül Esen İçten: “Mamografi zararlı değil!”

Mamografik taramanın erken tanıda etkinliği kanıtlanmış bir yöntem olduğuna dikkat çeken Acıbadem Maslak Hastanesi Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Esen İçten, “Mamografi ülkemizdeki tüm hastanelerde ve KETEM tarama merkezlerinde sunulan bir hizmet. Günümüzde sıklığı giderek artan meme kanserinin tanısında gecikmemek için 40 yaşın üzerindeki tüm kadınlar bu hizmetten yararlanmalı. Yanlış bilgilendirmeler nedeniyle kadınlarımız mamografi tetkikinden çekiniyor ve zararlı olduğunu düşünüyor. Mamografi çekimlerinde dikkat edilmesi gereken faktörler, cihaz kalitesi ve incelemeyi değerlendirecek olan radyoloğun tecrübesi” dedi. Buna karşın mamografinin tek başına tüm meme kanserlerini saptayamayacağını vurgulayan Prof. Dr. İçten sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle meme dokusu yoğun olan kişilerde erken tanı, tümörün yayılımını değerlendirme ve tedavi sonrası için ek görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç var. Erken tanıda risk bazlı yaklaşımlar gelecekte daha çok kullanılacak. Risk durumlarına göre kişiye özel planlanacak incelemeler daha fazla kadının en erken evrede tanı almasını sağlayacak.” 

Prof. Dr. Nuran Beşe: “Gereksiz Protez Ameliyatlarından Kaçınılmalı”

Acıbadem Maslak Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe, günümüzde tedavi sürelerinin kısaldığını belirterek “Radyoterapiyi çok özel bir durum olmadıkça 15-16 seansta tamamlıyoruz. Tedavilerde hastanın yaşam kalitesini koruyarak mümkün olduğunca en etkili, en minimal uygulamalara yöneliyoruz. Uygun hastalarda tüm meme yerine tümörün bulunduğu bölgeyi yani parsiyel meme ışınlaması uygulayarak kalp ve akciğerin aldığı dozları neredeyse sıfıra indiriyoruz ve radyoterapiyi 5 günde tamamlıyoruz” dedi. Hastaların gereksiz protez ameliyatlarından kaçınmaları gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Beşe şöyle konuştu: “Gerçekten bir risk varsa -örneğin BRCA 1/2 pozitifliği gibi genetik bir faktör söz konusuysa ya da cerrah tarafından memenin takibi çok zorsa, memede farklı kadranlarda tümör varsa, özetle hekim bu işlemi mutlaka gerekli görüyorsa hastalığın olduğu memenin ya da her ikisinin boşaltılması gündeme gelebilir. Ancak işlem hastanın isteğiyle, ‘her iki meme boşaltılsın ve bu hastalıktan kurtulayım’ yanılsaması ile yapıldığında kozmetik sonuç ne kadar iyi olursa olsun kişi yapay iki meme taşıyor olur ve hiçbir zaman kendi memesi kadar konforlu olamaz. Eğer hastaya implant takıldıktan sonra radyoterapi uygulanması gerekirse bu durumda çok daha dikkatli olunmalı. İmplantı etkileme ve kozmetik sonucu bozma riski ile karşı karşıya oluruz. Bu nedenle hastalar bu kararı tamamen doktorlarına bıraksınlar ve mutlak gerekli ise yaptırsınlar. Sonuçta meme koruyucu cerrahi ve radyoterapi altın standart olarak kabul edilmektedir.”

 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bengi Apak – ‘Büyülü Değil’ 17 Ekim’de Zorlu PSM Sahnesi’nde!

Türkiye’nin en eski ve ödüllü komedi podcasti O Tarz Mı? ile tanınan komedyen Bengi Apak, kısa sürede büyük ilgi gören tek kişilik stand-up şovu “Büyülü Değil” ile İstanbul’un en sevilen sahnelerinden birine hazırlanıyor.

Geçtiğimiz yıldan bu yana yurtiçi ve yurtdışında 100’den fazla kapalı gişe şovla dikkat çeken Bengi Apak, 17 Ekim 2025 Cuma akşamı Zorlu Turkcell Platinum Sahnesi’nde sahne alacak.

“Büyülü Değil” gösterisinde özel olmaya, abartılı büyülü anlara, kabak lifine ve sumaklı soğanlara isyan eden Bengi Apak, izleyiciden tam not alan uzun setiyle katılımcılara kahkaha dolu anlar yaşatacak.

Gösteriye yoğun ilgi!

Yoğun bir ilginin olduğu bu özel gecenin sınırlı sayıda biletleri ise tükenmek üzere.  

Biletler: Passo’da!

Gösteri Takvimi:
17 Ekim – İstanbul – Zorlu Turkcell Platinum Sahnesi
18 Ekim – İstanbul – Komedi Kulüp
25 Ekim – Londra – The Comedy Store
7 Kasım – Denizli – Merkezefendi Kültür Merkezi
15 Kasım – İzmir – Nazım Hikmet Kültür Merkezi
20 Kasım – Ankara – Ankara Sanat Tiyatrosu
22 Kasım – Kocaeli – Alternatif Sahne
5 Aralık – Eskişehir – Odunpazarı 100. Yıl Kültür Merkezi
20 Şubat – Mersin – Yenişehir Kültür Merkezi

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türk Sinemasının Kötüleri Bu Kez Güldürmeye Geliyor

“Mitoloji Mafyası” 21 Kasım’da Vizyona Giriyor

Yapımcılığını Content Turkey ve 6.His’in üstlendiği, yönetmenliğini Orçun Benli’nin yaptığı komedi dolu macera filmi “Mitoloji Mafyası”, 21 Kasım’da sinemaseverlerle buluşuyor.

Çanakkale Geyikli’de başlayan ve İstanbul’da tamamlanan çekimlerin ardından vizyona hazırlanan film, güçlü oyuncu kadrosu ve eğlenceli hikayesiyle izleyiciyi kahkaha dolu bir serüvene davet ediyor. Senaryosu Alptekin Öztürk, Şükrü Üçpınar ve Orçun Benli tarafından kaleme alınan film, mitoloji ile mafya dünyasını absürt bir şekilde bir araya getiriyor.

Güçlü oyuncu kadrosu

Başrollerini Burak Serdar Şanal, Anıl Çelik, Aslı Bekiroğlu ve Coşkun Göğen’in paylaştığı “Mitoloji Mafyası”nda ayrıca Mustafa Üstündağ, Eray Özbal, İlker Aksum, Yeşim Salkım, Nuri Alço, Faruk Peker, Orçun İynemli, Ali Düşenkalkar, Orhan Eşkin ve Tuğçe Tanış gibi birbirinden başarılı isimler rol alıyor.

Yeşilçam’ın Kötüleri Yeniden Birlikte

Türk sinemasının unutulmaz kötü karakterlerini canlandıran Coşkun Göğen, Nuri Alço ve Eray Özbal, 1984 yılında çekilen “Kayıp Kızlar” filminden 40 yıl sonra “Mitoloji Mafyası” ile yeniden bir araya geliyor. Bu üçlüye Yeşilçam’ın efsane oyuncularından Faruk Peker de katılıyor.

İki beceriksiz hırsız Peker (Burak Serdar Şanal) ve Ati (Anıl Çelik), çaldıkları antik heykelin içinden binlerce yıldır hapsolmuş olan Priapos’u (Coşkun Göğen) yanlışlıkla serbest bırakır. Priapos, özgürlüğü karşılığında onlara bir dilek hakkı vaat eder. Ancak Priapos’u ait olduğu yere götürmek için çıktıkları yolculuk; tarihi eser kaçakçıları, mafya babaları ve türlü engellerle dolu eğlenceli bir maceraya dönüşür. 

Film, İstanbul’un tarihi bölgelerinde ve Çanakkale Geyikli’nin doğal güzelliklerinde çekildi. Özellikle Kazdağları ve antik mağaralarda yapılan çekimler, filme farklı bir atmosfer kazandırdı. Yönetmen Orçun Benli, mekan seçiminde hikâyenin ruhunu yansıtacak doğal alanları tercih ettiklerini belirtiyor.

Künye 

Yapım: Content Turkey – 6.His

Yönetmen: Orçun Benli

Senaryo: Alptekin Öztürk, Şükrü Üçpınar, Orçun Benli

Oyuncular: Burak Serdar Şanal, Anıl Çelik, Aslı Bekiroğlu, Coşkun Göğen, Mustafa Üstündağ, Eray Özbal, İlker Aksum, Yeşim Salkım, Nuri Alço, Faruk Peker, Orçun İynemli, Ali Düşenkalkar, Orhan Eşkin, Tuğçe Tanış

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Beklenen Film Vizyona Giriyor

“Mevlana: Mest-i Aşk” 17 Ekim’de sinemaseverlerle buluşuyor.  

İran’da vizyona girdiğinde milyonları salonlara çekerek rekor kıran “Mevlana: Mest-i Aşk”, şimdi Türkiye’de sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Büyük gün 17 Ekim!

Uzun süredir merakla beklenen yapım için geri sayım başladı. Yönetmenliğini Hassan Fathi’nin üstlendiği film, Mevlana’nın gönül yoldaşı Şems-i Tebrizi’nin esrarengiz kayboluşunu ve bu olayın Mevlana’nın hayatında bıraktığı derin izleri beyazperdeye taşıyor.

Fragman Büyük İlgi Gördü

“Mevlana: Mest-i Aşk”ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan fragmanı, kısa sürede sinemaseverlerin gündemine oturdu. Sosyal medyada binlerce kez paylaşılan ve yorumlanan fragman, filmin görsel estetiği ve güçlü oyunculuklarıyla büyük merak uyandırdı. Fragman, vizyon öncesinde izleyiciye hem dramatik hem de görsel bir şölenin sinyallerini verdi.

Dev Kadro İlk Kez Aynı Filmde

Filmde Parsa Pırouzfar, İbrahim Çelikkol, Hande Erçel, Bensu Soral, Boran Kuzum, Selma Ergeç, Burak Tozkoparan ve Halit Ergenç ve Shahab Hosseini gibi Türkiye ve İran’ın birbirinden değerli yıldız isimleri yer alıyor. Bu özel buluşma, “Mevlana: Mest-i Aşk”ı uluslararası sinemada da farklı bir noktaya taşıyor.

Tarihe Unutulmaz Bir Yolculuk

Dram ve tarihi türdeki yapım, Fahir Atakoğlu’nun müzikleri ve Morteza Poursamadi’nin sinematografisiyle izleyiciyi unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor. Ayrıca film için hazırlanan özel kostümler ve aksesuarlarla dönemin ruhu titizlikle beyazperdeye taşındı.

“Mevlana: Mest-i Aşk” 17 Ekim’de Sinemalarda!

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tiyatro Efsanesinden Rekor: Haldun Dormen 98 Yaşında Yönetmen Koltuğunda!

Türk tiyatrosunun yaşayan efsanesi Haldun Dormen, 98 yaşında yeniden yönetmen koltuğuna oturarak kült müzikal “Hisseli Harikalar Kumpanyası”nı sahneye taşıdı. Çağlar İşgören’in prodüktörlüğünde  İzmir’deki Sahne Tozu Tiyatrosu’nda perde açan oyun, kapalı gişe oynayarak seyirci rekoru kırdı. Oyuna ilk haftadan itibaren Türkiye’nin birçok şehrinden turne davetleri gelmeye başladı. 

İlk kez 1980’de tiyatro sahnesinde, 1988’de ise Dormen’in yönetmenliğinde TRT 1 ekranlarında dizi olarak izleyiciyle buluşan müzikal, yıllar sonra yeniden tiyatro severlerle bir araya geldi. 101 kostümle sahnelenen dev prodüksiyon, izleyenlerden tam not aldı.Gösteri öncesinde seyirciler, Haldun Dormen’le fotoğraf çektirip sohbet etme imkânı buldu. Oyun, izleyicilerin alkışları ve tezahüratları eşliğinde başladı. Her sahnede kahkahalarla dolan salon, nostaljik bir yolculuğa çıktı. Oyun sonunda sahneye çıkan Dormen, efsaneleşmiş şarkıyı seyircilerle birlikte tekrar tekrar söyledi.

Usta yönetmen, gösteri öncesi duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Çok sevdiğim bir oyunla tekrar sahnede olmak büyük mutluluk. 98 yaşında olduğumu hatırlatıp duruyorsunuz ama ne gerek var, bir 100 sene daha çalışmak istiyorum, Allah kısmet ederse.”

İzmir’deki Sahne Tozu Tiyatrosu’nun kurucusu Çağlar İşgören, bu özel anı “98 yaşında bir yönetmenin böylesine büyük bir müzikali sahneye koyması Türkiye’de bir ilk. Bu, Cumhuriyetimizin 103. yılına giderken hepimize ilham veren bir rekor,” sözleriyle değerlendirdi.

Oyunun müzik direktörü Serpil Günseli ise duygularını şu sözlerle paylaştı: “Çocukken babamla Hisseli Harikalar Kumpanyası’nı izlemiştim. O zaman ‘bir gün bu müzikalde çalışmak istiyorum’ demiştim. 35 yıl sonra Haldun hocayla bu eseri yeniden sahneye taşımak kalbime dokunan bir mutluluk.”

Günseli, oyunun müziklerinin Erol Evgin’in seslendirdiği unutulmaz şarkılardan oluştuğunu hatırlatarak, “Sahne Tozu Tiyatrosu İzmir’e imzasını atmış bir tiyatro. Burada olmak, bu efsanevi oyunu yeniden canlandırmak bizim için gurur verici” diye konuştu.

Haldun Dormen’in yönetmenliğinde yeniden hayat bulan “Hisseli Harikalar Kumpanyası”, yeni sezonda da İzmir’de seyirciyle buluşmaya devam edecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

PATFEST, Muhteşem Konser ve Etkinliklerle Tamamlandı

Nevşehir Belediyesi tarafından ilki düzenlenen Patates Festivali muhteşem etkinliklerle tamamlandı. Bu yıl birincisi düzenlenen Patates Festivali PATFEST büyük coşku ve etkinliklerle son buldu. Sosyal Belediyeciliğin en renkli örneklerinin sergilendiği festivalde Nevşehir Belediyesi festival alanına gelen binlerce vatandaşın büyük takdirini topladı. 

Festivalin gündüz kısmında düzenlenen patates çuvalı, kaşıkla haşlanmış patates taşıma, patates soyma, patates baskı ve boyama yarışmaları, ikramlar ve etkinlikler birbirinden güzel görüntülere sahne oldu. 

Binlerce vatandaşımızın katıldığı ve yoğun katılımla gerçekleştirilen akşam etkinlikleri kapsamında Soner Sarıkabadayı geceyi ısıtan ve aydınlatan isim oldu. 

Nevşehir Belediyesi tarafından oluşturulan yeni festival alanı vatandaşlardan tam not alırken konser öncesi düzenlenen sıcak hava balon turu, tablet ve bisiklet çekilişine 6 binden fazla kişi katıldı. Talihliler yapılan çekilişle belirlenirken seslendirdiği birbirinden güzel onlarca eseriyle geceye damga vuran Sanatçı Soner Sarıkabadayı, tezahüratlar eşliğinde binlerce kişiye hitap etti. 

Nevşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün organizasyonunda yapılan festivalin coşkusu ve heyecanı festival alanına sığmazken Nevşehir Belediyesi birimleri tarafından oluşturulan stantlarda vatandaşlara çeşitli ikramlar yapıldı. 

Türkiye’nin İlk Yerli ve Milli Balon Üretim şirketi Pasha Balloons AŞ sıcak hava balonu gösterisi ile geceye renk katan firmalardan birisi oldu.

Dev Ekranda Milli Maç Heyecanı Yaşandı

Nevşehir Belediyesi, 2026 FİFA Dünya Kupası E Grubu müsabakası Bulgaristan – Türkiye maçı için festival alanında dev ekran kurdu. 2026 FİFA Dünya Kupası E grubu maçında Bulgaristan’ı 6-1 yenen milli takımımızın galibiyet coşkusu renkli görüntülere sahne oldu.

Müsabaka sonunda büyük sevinç yaşayan Nevşehirli vatandaşlar gönüllerince galibiyeti kutladı. Milli müsabaka için alana gelen misafirlere gazoz, patlamış mısır ve çeşitli ikramlar yapıldı. ABD, Meksika ve Kanada’nın ev sahipliğinde düzenlenecek 2026 FİFA Dünya Kupasında 48 takım yer alacak. Avrupa’dan ise 16 takım turnuvaya katılma hakkı kazanacak. Elemelerde gruplarını lider tamamlayan 12 takım doğrudan turnuvaya katılırken, kalan 4 kontenjan için 12 grup ikincisi ve UEFA Uluslar Ligi’nden gelen 4 takım play-off oynayacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir Şarkıdan Daha Fazlası

“Ömer Faruk Özcan’ın yeni şarkısı, duygusal sahnelerin vazgeçilmez fon müziği olmaya aday.”

 TRT’nin güçlü sesi Ömer Faruk Özcan, yeni şarkısı “Ben Gelmeden Ölme Diyor” ile yalnızca müzik listelerine değil, aynı zamanda dizi ve sinema dünyasına da göz kırpıyor. Şarkının sözleri ve melodisi, dramatik kurgulara uygunluğu sayesinde yapım şirketlerinin yoğun ilgisini çekti. Özellikle hüzünlü veda sahneleri ve unutulmaz kavuşma anları için “tam aranan şarkı” olarak değerlendiriliyor.

Yeni şarkısı “Ben Gelmeden Ölme Diyor’un yazım ve besteleme aşasından bahseden Ömer Faruk Özcan, “Bu şarkının sözlerini okuduğumda bir film sahnesi izliyormuş gibi hissettim. Kimi zaman bir veda, kimi zaman büyük bir kavuşma anına eşlik edebilecek bir eser oldu. Bu yüzden yapımcıların ilgisi beni hiç şaşırtmadı.” Diyerek süreçten bahsetti.

Klip İzmir’de çekildi

Şarkının klibi İzmir’in farklı noktalarında çekildi. Güzelbahçe Sahili’nin doğal güzellikleri, Urla Sanat Sokağı’nın renkli dokusu ve tarihi Tatar Köprüsü, eserin duygusunu görselleştiren özel mekânlar oldu.

Güçlü Besteci, Güçlü Yorum

Bestesi, “Adını Sen Koy”, “Çingenem” ve “Gücendim” gibi unutulmaz şarkılara imza atan Sinan Özşeker’e ait olan “Ben Gelmeden Ölme Diyor”, Ömer Faruk Özcan’ın yorumuyla daha da etkileyici bir hale geldi.

Şarkı, klibiyle birlikte tüm dijital platformlarda yayında.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şanlıurfa’da Moda Rüzgarı Esti!

“Moira by Urfa” Koleksiyonuyla  Kadim Dokuma Geleneği Moda Sahnesinde

Şanlıurfa, tarihi dokusuyla olduğu kadar modadaki yenilikçi vizyonuyla da dikkat çekti. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde hayata geçirilen “Moira by Urfa” projesi, kentin köklü dokuma geleneğini modern moda anlayışıyla buluşturdu.

Ünlü modacı Erol Albayrak tarafından tasarlanan 40 parçalık özel koleksiyon, çulha ve ehram dokumalarından ilham alınarak hazırlandı. Geleneksel motiflerin çağdaş çizgilerle harmanlandığı koleksiyon, Şanlıurfa Müzesi’nin büyüleyici atmosferinde düzenlenen görkemli bir defileyle tanıtıldı.

Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar’ın ev sahipliğinde gerçekleşen geceye, sanat, moda ve iş dünyasından birçok isim katıldı. Başkan Gülpınar Projenin amacını, kadın emeğini desteklemek, yerel üretimi teşvik etmek ve Şanlıurfa’nın kültürel mirasını sürdürülebilir moda anlayışıyla geleceğe taşımak olarak tanımladı.

Defile sonrası konuşan Erol Albayrak, “Bu koleksiyon, kadın emeğini, yerel üretimi ve sürdürülebilir tasarımı merkeze alırken, Şanlıurfa’nın tarihsel kimliğini geleceğe taşıyan kültürel bir vizyonu temsil ediyor.” sözleriyle projenin ruhunu özetledi.

Akif Örük’ün koreografisini üstlendiği etkileyici defilede; Özge Ulusoy, Ece Begüm Yücetan ve “İnci Taneleri” dizisiyle tanınan Gözde Gürkan’ın da aralarında bulunduğu 25 model podyuma çıktı.

Tarihin, kültürün ve modanın iç içe geçtiği bu özel gecede “Moira by Urfa”, geçmişin zengin dokusunu geleceğin modasıyla harmanlayarak Şanlıurfa’da unutulmaz bir moda şöleni yaşattı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı