Roca Grup’tan Türkiye ve global pazarlarda güçlü büyüme hamlesi Kapasite arttırımı ve yeşil dönüşüm faaliyetleriyle üretim gücünü arttırdı

Banyolar için inovasyonu odağına alarak armatür, lavabo, klozet ve duş sistemleri gibi çözümler geliştiren Roca, 2025 yılında üretim altyapısı için gerçekleştirdiği yatırımlarla ve yeni bayi açılışlarıyla Türkiye pazarındaki güçlü büyümesini sürdürdü. 2026 yılında da istikrarlı büyüme hedefleri doğrultusunda yeni yatırımlar gerçekleştirmeyi planladıklarını belirten Roca Türkiye Genel Müdürü Dr. Murat Özyamanoğlu, özellikle yeşil dönüşüm, modernizasyon ve gömme rezervuar kapasitesini arttırmaya odaklanacaklarını ifade etti. 

“2025’e dair öngörülerimiz hedeflerimize ulaşmamızı sağladı”

2025 yılının konut kredilerindeki daralma, kur ve enflasyon dalgalanmaları nedeniyle zorlu bir yıl olduğuna dikkat çeken Roca Türkiye Genel Müdürü Dr. Murat Özyamanoğlu, “Yıl içerisinde hem ülke genelinde hem de global ölçekte artan belirsizlikler, yönetilmesi gereken riskleri de beraberinde getirdi. Biz de 2025’e başlarken bu çerçevede hazırladığımız senaryo projeksiyonları doğrultusunda ilerledik ve yılı beklentilerimizle uyumlu bir şekilde tamamladık. Bu noktada, sektörümüzün dünya lideri bir grubunun parçası olmak bize önemli bir öngörülebilirlik ve stabilite sağladı” dedi.

‘’Global’de ve Türkiye’deki tesislerimizde yatırımlar yaptık”

Yeni yatırımlar ve bayilerle giderek artan bir büyüme gerçekleştirdiklerini vurgulayan Özyamanoğlu, “Şu anda dünya genelinde 78 üretim tesisi ve 20 binden fazla çalışanımızla seramik sağlık gereçleri alanında lider konumda olan bir grup olarak, 2026 yılında da istikrarlı büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda, İtalyan banyo tasarımının ikonik markalarından Antonio Lupi Design’ın çoğunluk hissesini satın almak üzere anlaşmaya vardık; Orta Asya’daki büyümemizi ise Nosag, IneoCare ve Idral’ın ardından Kazakistan Kızılorda’da hayata geçireceğimiz yeni üretim tesisleriyle destekleyeceğiz. 2025 yılında Türkiye pazarında yeni bayilerle yerel ağımızı güçlendirdik. Bunlarla birlikte, çevre dostu ve enerji verimli üretim süreçlerine odaklanarak grup olarak üretim altyapımızı da güçlendirdik. Türkiye’de devreye aldığımız, Yeni Alçak Basınç Döküm Hattımız bu yaklaşımın somut örneklerinden biri oldu” diye konuştu.

“Çevresel etkileri minimize etmeye yönelik çözümler geliştiriyoruz”

Grup hedefleri kapsamında enerji tasarrufu ve yeşil dönüşüm yatırımlarına da büyük bir önem verdiklerini belirten Özyamanoğlu“Su arıtma sistemleri, güneş enerjisi uygulamaları ve diğer çevre dostu projeler bu taahhütlerimizin önemli örneklerini oluşturuyor. Grup olarak bu alanda öncü adımlar atarken, faaliyet gösterdiğimiz pazarlardaki müşterilerimizin de aynı gelecek sorumluluğunu paylaştığını görmek bizi oldukça memnun ediyor. Bu eğilimler doğrultusunda yalnızca üretim süreçlerimizde değil, nihai ürün tasarımımızda da doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımına öncelik veriyoruz ve çevresel etkilerimizi minimize etmeye yönelik çözümler geliştiriyoruz” ifadelerini kullandı.

2026 için %10’luk bir büyüme hedefliyor

2026 yılında yeşil dönüşümün yanı sıra, modernizasyon ve özellikle kapasite arttırmaya yönelik yatırımları önceliklendirmeyi planlayan Roca Grup, 2025 yılını bütçenin %4 üzerinde tamamlamayı öngörüyor. Zorlu piyasa koşulları dikkate alındığında, bu performansı önemli bir başarı olarak değerlendirilen şirket, 2026 bütçesi için enflasyon ve kur farkından arındırılmış %10’luk bir büyüme hedefliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İzmir’de Su Konseyi kuruluyor, Gri Su dönemi başlıyor

İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nun (İEKKK) yılın son toplantısında kentin su geleceğine ilişkin önemli açıklamalarda bulunan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, temiz su kaynaklarının korunması ve suyun verimli kullanımı için kapsamlı adımlar atacaklarını duyurdu. Başkan Tugay, kentin tüm paydaşlarını bir araya getirecek Su Konseyi’nin kurulacağını belirterek, su yönetiminde ortak akıl ve katılımcı bir model hedeflediklerini ifade etti. Ayrıca suyun yeniden kullanımını esas alan gri su projesi sayesinde İzmir’de kullanılan suyun yaklaşık yüzde 30’unun geri kazanılabileceğini açıkladı.

İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu, 141’inci toplantısıyla 2025 yılının son buluşmasını gerçekleştirdi. Toplantı öncesinde İEKKK üyeleri tarafından yeni yıl pastası kesilerek, 2026’ya ilişkin iyi dilekler paylaşıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, “İzmir için yeni başlangıçların yaşanacağı bir yıl olacağını düşünüyorum. İyi ki böyle bir kurulumuz var. 2026, umduğumuzdan çok daha iyi olsun. Hep birlikte iyi olacağımız bir yıl diliyorum” dedi. İEKKK Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer ise, “Yeni yıl hepimiz için sağlıklı, başarılı ve bir önceki yıldan daha verimli çalışabildiğimiz bir yıl olsun” ifadelerini kullandı.

Kent gündemindeki konular ele alındı

Toplantıda kentin gündeminde yer alan su yönetimi, trafik, Kordon ve kentsel dönüşüm başta olmak üzere planlanan çalışmalar ele alındı. Değerlendirmelerde bulunan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, hem yeni su kaynaklarının oluşturulması hem de suyun verimli kullanılması amacıyla, kentin her kesiminden temsilcinin katılımıyla Su Konseyi kurulacağını müjdeledi. Başkan Tugay ayrıca, suyun yeniden kullanımını sağlayacak gri su dönüşümüne ilişkin yürütülen çalışmaları da aktararak, ilk etapta uygulamanın İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait tesislerde hayata geçirileceğini ifade etti.

Kentte kullanılan suyun yüzde 30’u gri sudan karşılanacak

Planlı, akılcı ve kararlı bir anlayışla çalışılması gerektiğini vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, gri su dönüşümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başkan Tugay, su yönetiminde ortak aklın önemine dikkat çekerek şunları söyledi:

“İzmir’de ne kadar taraf varsa bir araya gelelim, su konusunda konuşalım, plan yapalım ve uygulayalım. Bu noktada sanayicilerimiz çok önemli. Özellikle suyun yeniden kullanımı konusunda en yüksek potansiyel sanayi alanında bulunuyor. Sanayinin bu sürece mutlaka katılması gerekiyor. Kendi tesislerimizde ve belediyemize ait binalarda hızlı bir gri su dönüşümü için çalışmalar yürütüyoruz. Lavabo ve duşlardan gelen suların sterilize edilerek yeniden kullanılmasını sağlayacak sistemler üzerinde çalışıyoruz. Birkaç ay içinde büyük ölçekli binalarımızın önemli bir bölümünde bu dönüşümü hayata geçireceğiz. Aynı zamanda kurum bünyesinde bir deneyim ve uygulama odağı oluşturacağız. Bu ekip, öncelikle belediyenin diğer tesisleri, ardından kamu kurumları ve nihayetinde tüm kent için gri su dönüşümüne yönelik çalışmalar yürütecek. En kolay, en hızlı, en pratik, en doğru ve en ekonomik yöntemleri belirleyeceğiz. Geri kazanılan bu sular; peyzaj sulamasında, rezervuar kullanımında, kent temizliğinde ve yangın söndürmede değerlendirilebilecek. Yürütülecek hızlı ve kapsamlı çalışmalar sayesinde İzmir’de kullanılan suyun yaklaşık yüzde 30’unu gri su dönüşümü ile elde edebileceğiz.”

“Havzadan su aktarımı dediğimiz bir gerçek var”

Temiz su kaynaklarının korunması ve artırılması için yoğun bir çalışma yürüttüklerini belirten Başkan Tugay, yeraltı su rezervlerinin tamamının haritalandırılması ve etkin bir takip mekanizmasının kurulmasının en öncelikli başlıklardan biri olduğunu vurguladı. İzmir dışından kente su taşınmasına yönelik projelerin daha erken bir takvime çekilmesi için çaba göstereceklerini ifade eden Başkan Tugay, kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen tartışmalara da açıklık getirdi. Başkan Tugay “Bazen ‘İzmir’in suyu Manisa’dan geliyor’ şeklinde konuşmalar yapılıyor. Oysa İstanbul’un suyu nereden geliyor diye sorgulanıyor mu? İstanbul’un suyu Batı Karadeniz’den geliyor, yaklaşık 10 şehirden sağlanıyor. Ankara’nın suyu da yine Batı Karadeniz’den geliyor. Bu durum, ‘havza aktarımı’ olarak tanımlanan bir uygulamadır. Bizler bir havza içindeysek, o havzanın bir bölümünden başka bir bölümüne su aktarımı yapılması mecburen olacaktır” ifadelerini kullandı. 

Kordon yeniden tasarlanacak

İzmir’in simge alanlarından Kordon için yeni bir tasarım sürecinin başlatılacağını açıklayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, alanın daha işlevsel ve nitelikli hale getirileceğini belirtti. Başkan Tugay, Kordon’da yol, kaldırım ve peyzaj kullanımının bütüncül bir yaklaşımla yeniden ele alınacağını ifade eden Başkan Tugay, “Kordon’un yolunu, kaldırımını ve peyzaj kullanım şeklini yeniden tasarlayacağımız bir süreci başlatıyoruz. Şehrimizin mimarlarının, tasarımcılarının, sivil toplum kuruluşlarının, esnafının ve o bölgede yaşayan yurttaşlarımızın dahil olacağı ortak bir tasarım çalışması yapılacak. Bu süreç sonunda Kordon, daha fonksiyonel bir alan haline gelecek. Bu çalışmayı sizlerin de katkısıyla hayata geçireceğiz. Kordon’u hep birlikte güzelleştirmek için herkesi bu sürece katılmaya davet ediyorum” dedi. 

Ulaşım Master Planı hazırlanıyor

Trafiğin kentin en acil başlıklarından biri olduğunu belirten Başkan Tugay, yeni bir Ulaşım Master Planı çalışmasının başlatıldığını açıkladı. Başkan Tugay, araç sayısının son bir yılda yüzde 8 arttığını, ancak asıl sorunun plansız yoğun yapılaşma ve önceki master planın yeterince uygulanamaması olduğunu ifade etti. Yeni planın kapsamlı olacağını vurgulayan Tugay, ulaşıma yönelik tüm yatırımların bu plan doğrultusunda hayata geçirileceğini söyledi. Kent genelinde kavşak, alt ve üst geçit ile bağlantı yolları çalışmalarının sürdüğünü belirten Tugay, metro, raylı sistem ve toplu ulaşım yatırımlarının öncelikli olduğunu, İzmir’de özel araç yerine modern ve konforlu toplu ulaşımın esas alınacağını dile getirdi.

İzmir’in gastronomisi tanıtılacak

Önümüzdeki döneme yönelik yol haritasını belirlemek amacıyla Turizm Konseyi toplantısı yapılacağını belirten Başkan Tugay, yılda iki ya da üç ayda bir, öncelikle Avrupa başkentlerinde olmak üzere 2-3 gün sürecek İzmir gastronomisi tanıtım etkinlikleri düzenleneceğini açıkladı. Başkan Tugay, bu etkinliklerin fuar katılımı şeklinde olmayacağını, kent merkezlerinde kurulacak büyük çadırlarda ağırlıklı olarak gastronominin anlatılacağını ve İzmir’in turistik ve tarihi özelliklerinin de tanıtılacağını ifade etti. Çalışma kapsamında önemli gastronomi ve turizm temsilcilerinin desteğinin alındığını da sözlerine ekleyen Başkan Tugay, ses getiren bir iş planladıklarını söyledi.

“Eski yapıları dönüştüreceğiz”

Dokuz Eylül Üniversitesi iş birliğiyle Deprem Master Planı çalışmalarına başlandığını hatırlatan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, mikro bölgeleme ve bina tarama çalışmalarının Karşıyaka’da sürdüğünü, ardından Konak’ta devam edeceğini belirtti. Bayraklı ve Bornova’da bu çalışmaların daha önce tamamlandığını ifade eden Başkan Tugay, tüm kentin bir iki yıl içinde taranarak eski yapıların dönüştürülmesi için yoğun çaba gösterileceğini, yeni rezerv alanların belirlenmesine yönelik çalışmaların ise hem Bakanlık hem de belediye tarafından yürütüldüğünü söyledi.

Maraton İzmir ele alındı

Toplantıda İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Dairesi Başkanı Berkhan Alptekin, Maraton İzmir’in 2025 yılında izin alınamadığı için yapılamadığını, 2026 yılı için de henüz onay alınmadığını belirterek organizasyonun İzmir’e kattığı değeri aktardı. Alptekin, parkurun eğimi ve deniz kenarında yer almasıyla dünyadaki sayılı parkurlardan biri olduğunu ifade etti. Başkan Tugay, Maraton İzmir’in her yıl katılımı artan, uluslararası tanınırlığa sahip ve kolay elde edilemeyecek bir marka olduğunu vurgulayarak, kısa süreli yol kapatmalarının kenti olumsuz etkilemeyeceğini ve organizasyonun sürdürülmesi gerektiğini söyledi. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Alp Avni Yelkenbiçer, Maraton İzmir’in hem lojistik açıdan hem de parkurun başladığı noktada bitmesi nedeniyle önemli avantajlara sahip olduğunu belirterek organizasyonun devam etmesi gerektiğini ifade etti. Kurul üyeleri de Maraton İzmir’in sürdürülmesi konusunda görüş birliğine vardı.

“Yaratıcı ekonomi anlamında İzmir, çok güçlü bir potansiyele sahip”

Toplantıda İzmir Ekonomi Üniversitesi Yaratıcı Ekonomi Araştırma ve Uygulama Merkezi Direktörü Dr. Gözde Çeviker tarafından “Create in İzmir ve EXPO” başlıklı bir sunum gerçekleştirildi. Çeviker, Create in İzmir’in yaratıcı endüstrilerin gelişimini desteklemek amacıyla kurulan ve yaratıcı girişimcilik odağında çalışan bir dijital hub olduğunu belirtti. Create in İzmir’in temel hedeflerine değinen Çeviker, “Yaratıcı üretime ekonomik değer kazandıran kamu, sanayi, akademi ve yaratıcı sektörler arasında düzenli, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir iş birlikleri kurarak bölgemizde yaratıcı ekonomiyi geliştirmeyi amaçlıyoruz. Yaratıcı ekonomi açısından İzmir çok güçlü bir potansiyele sahip. Kent, yaratıcı ekonomi merkezlerinden biri olabilecek nitelikleri barındırıyor. Uzun süredir İzmir’in yaratıcı kent olması yönünde birçok çalışma yürütülüyor ancak bunun sürdürülebilir bir yapıya dönüşmesi gerekiyor. Hem Create in İzmir’i hem de Create in İzmir ve EXPO’yu bu amaca hizmet edecek şekilde tasarladık” dedi. Yaratıcı endüstri alanında yürütülen çalışmalara da değinen Çeviker, “Bu çalışmalarla İzmir’i, Türkiye’de yaratıcı endüstri ve inovasyonun güçlü merkezlerinden biri haline getirebileceğimize inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

İzmir Kaynak Verimliliği Merkezi çalışmaları anlatıldı

Toplantıda İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Mehmet Yavuz tarafından “İzmir Kaynak Verimliliği Merkezi” başlıklı sunum gerçekleştirildi. Dr. Yavuz, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’nın çevresel konuları muhasebe, finansman ve iş dünyasıyla ilişkilendirmesiyle birlikte bu merkezin bir gereklilik haline geldiğini ifade etti. Dr. Yavuz, Avrupa Birliği’nin 1 Ocak 2026 itibarıyla Yeşil Mutabakat kapsamında sınırda karbon vergisi uygulamasını bazı sektörlerde hayata geçireceğini hatırlatarak, dış ticaretinin yarısından fazlasını Avrupa ile gerçekleştiren Türkiye için bu sürece uyum sağlamanın büyük önem taşıdığını vurguladı. İzmir Kaynak Verimliliği Merkezi ile bölgede başta sanayi ve tarım olmak üzere tüm sektörlerde sürdürülebilir üretim, endüstriyel simbiyoz ve dijital dönüşüm uygulamalarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına yönelik teknik destek ve danışmanlık hizmeti sunulması hedefleniyor.

Gri Su dönüşümü nedir?

Günümüzde evsel atık sular; siyah ve gri su olmak üzere ikili ya da sarı, kahverengi ve gri su olarak üçlü şekilde sınıflandırılıyor. Gri su, evsel kullanımdan kaynaklanan yıkama sularını kapsayan, tuvalet kullanımından kaynaklanan atıklar dışındaki tüm evsel atık suları ifade ediyor. Gri su; siyah su olarak kabul edilen tuvalet atıkları ve çöp öğütücülerinden çıkan gıda atıkları hariç olmak üzere, duşlar, el yıkama lavaboları, çamaşırhaneler, çamaşır makineleri ve mutfaklardan kaynaklanan evsel atık sulardan oluşuyor. Lavabo, duş ve küvetlerden gelen, fosseptik içermeyen bu sular, evsel atık suyun en az kirli olan bölümünü oluşturuyor ve yeniden kullanım amacıyla kolaylıkla arıtılabiliyor. Arıtma işlemi tamamlanarak kullanıma hazır hale getirilen gri su; otel, okul, hastane, toplu konutlar ve endüstriyel tesisler başta olmak üzere birçok alanda değerlendiriliyor. Bu alanlarda geri kazanılan su, temizlik ve dezenfeksiyon çalışmalarında kullanılabildiği gibi peyzaj ve tarımsal sulama amacıyla da kullanılabiliyor. Bazı bölgelerde ise geri kazanılan gri su, yangın riskine karşı yangın hidrantlarında depolanarak, yangın söndürme amacıyla da değerlendirilebiliyor. Bu uygulamalar sayesinde hem su kaynaklarının korunması hem de sürdürülebilir su yönetimine katkı sağlanması hedefleniyor. 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kocaeli’nin yerel lezzetleri tanıtıldı

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile Kocaeli Yerel Kültür Platformu iş birliğinde faaliyet gösteren Kocaeli Yerel Kültür Müzesi; Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası kapsamında özel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Öğrencilere Kocaeli’nin yerel lezzetleri tanıtılarak, tutumlu olmanın, üretmenin ve yatırım bilincinin önemi anlatıldı.

KÜLTÜR MÜZESİ’NDE YERLİ MALI
Kocaeli Yerel Kültür Müzesi, her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan Yerli Malı Haftası’na ev sahipliği yaparak, yerel kültürün önemini vurgulayan özel bir etkinliğe imza attı. Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası kapsamında ilköğretim okullarından gelen öğrenciler ağırlandı. Kocaeli Fatihi Akçakoca Gazi sunumuyla başlayan müze turunda, yerli ürünler tanıtılarak tutumlu olmanın, üretmenin ve yatırım bilincinin önemi anlatıldı.

KOCAELİ FATİHİ AKÇAKOCA GAZİ ANILDI
Büyükşehir Belediyesi, “Yerli Malı Haftası” kapsamında müzeyi ziyaret eden öğrencilere kültür yayınlarından “Söğütten Babadağ’a Akçakoca’nın İzinde” kitabını hediye etti. Etkinlikte Kocaeli’nin fatihi Akçakoca Gazi tanıtılırken, çocuklarda tarih bilinci ve merak uyandırmak amacıyla “Akçakoca-Rüzgârla Konuşan Çocuk” masal kitabından okumalar yapıldı. “Akçaoğlan ve Sihirli Heybesi” masalı, maniler, bilmeceler ve topaç çevirme gibi geleneksel oyunlarla öğrenciler keyifli bir tarih yolculuğu yaşadı.

SAMANLI ZEYTİNİ KURMA ATÖLYESİ
Yerli Malı Haftası’na özel olarak düzenlenen “Karamürsel Samanlı Zeytini Kurma Atölyesi” ile öğrenciler kış hazırlığı yaptı. Karamürsel mutfak kültürünün önemli bir parçası olan ve ince kabuğu, küçük çekirdeği ve etli kısmı fazla olmasıyla dikkat çeken zeytin bu atölyeyle hem tanıtıldı hem de bolca tadıldı.

TAŞ DEĞİRMEN ATÖLYESİ DÜZENLENDİ

Müzenin ilgi gören atölyelerinden biri olan “Taş Değirmen Atölyesi’nde” Kocaeli topraklarında yetişen Sarı Buğday, Yaz Buğdayı, Gobak Buğdayı, Kapılca Buğdağı ve çeşitli tohumlar öğrencilere anlatıldı. Buğdaylar taş değirmende öğütülerek geleneksel üretim süreci uygulamalı olarak gösterildi. Atölye kapsamında öğrencilere ata tohumunun önemi ve tohum çeşitliliği anlatılırken, üretmenin değerini vurgulamak amacıyla tohum ve öğütülmüş buğday hediye edildi.

KOCAELİ’NİN YEREL LEZZETLERİ TANITILDI
Yerli Malı Haftası’na özel hazırlanan tanıtım köşesinde Kocaeli’nin zengin yerel lezzetleri ve coğrafi işaretli ürünleri de yer aldı. Bu ürünler arasında “Kandıra Manda Yoğurdu”, “İzmit Simidi”, “Karamürsel Samanlı Zeytini”, “İzmit Pişmaniyesi”, “Kandıra Karpuzu”, “Kandıra Dartısı”, “Gebze Bayram Çöreği”, “Karamürsel Simit Dolması”, “Gölcük Nüzhetiye Bebeği”, “Karamürsel Sepeti”, “Hereke Halısı” ve “Değirmendere Fındığı” yer aldı. Ayrıca Türkiye genelinde coğrafi işaret tescili almış ürünler hakkında bilgilendirme yapılarak, ilköğretim öğrencileriyle birlikte renkli ve öğretici bir atmosfer oluşturuldu.

KOCAELİ’NİN KÜLTÜREL YOLCULUĞUNA DAVET
Kocaeli Yerel Kültür Müzesi; Manav Türklerinin Kocaeli’ye yerleşimi, yöresel ketenin tarihçesi ve motiflerin dili gibi temaların işlendiği dört ayrı bölümden oluşuyor. Kocaeli’nin kültürel zenginliklerini keşfetmek isteyen ziyaretçiler, pazartesi hariç haftanın altı günü 09.00-17.30 saatleri arasında müzeyi ziyaret edebilir, detaylı bilgi için 0262 331 23 73 numaralı telefondan iletişime geçebilir.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Zeytin ve zeytinyağı sektöründe güçler URGE Projesi’nde birleştirilecek

Son 3 yılda alınan yanlış kararlarla ihracatı durma noktasına gelen Türk zeytinyağı sektörü, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği öncülüğünde “OlivetoLive” isimli UR-GE Projesi’nde bir araya gelerek kötü gidişe dur demek istiyor.

İhracatçı firmaların kümelenerek hem yetkinliklerini artırmalarına hem de ortak pazarlama yaparak ihracatlarını artırmalarına olanak sağlayan, Ticaret Bakanlığı’nca yüzde 75 oranında desteklenen “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (UR-GE) Projelerine her gün bir yenisi ekleniyor.

Türkiye’deki zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarını çatısı altında buluşturan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, zeytin ve zeytinyağı sektörünün yetkinliğini, ihracatını ve rekabet gücünü artırmak amacıyla “OlivetoLive” isimli UR-GE projesi başlatma kararı aldı.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yaptığı çağrıyla zeytin ve zeytinyağı ihracatçısı firmaları URGE Projesi’ne katılmaya davet etti.

Eğitim ve pazarlama faaliyetleri öne çıkacak

“OlivetoLive” isimli UR-GE Projesini üç yıl süreyle yürütmeyi öngördüklerini dile getiren Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Uygun, proje başlangıcında gerçekleştirilecek ihtiyaç analizi sonuçları doğrultusunda belirlenecek eğitim ve/veya danışmanlık faaliyetleri ile yurt dışı pazarlama ve alım heyeti faaliyetleri kapsamında fuar ziyaretleri ve yurt dışı pazarlama faaliyetinin stantlı fuar katılımı olarak gerçekleştirilmesi dâhil olmak üzere Bakanlıkça uygun bulunan faaliyetlerden faydalanmayı hedeflediklerini kaydetti.

Türk zeytinyağı sektörünün zorlu bir süreçten geçtiğine işaret eden Başkan Uygun, “Son 3 yılda zeytinyağı sektörümüzle ilgili alınan yanlış kararlar ve Türkiye’deki dezenflasyon süreci üst üste gelince zeytinyağı sektörümüz rekabetçiliğini kaybetti. Kasım ayında 2025/26 sezonuna giriş yaptık. İlk ay zeytinyağı ihracatımız yüzde 80’lik düşüşle 8 bin 636 tondan bin 701 tona geriledi. Başka bir ifadeyle ihracatımız durma noktasına geldi. Bu kışın elbet bir baharı olacak. O zamana hazırlık için sektör olarak birlikte hareket ederek yaralarımızı sarmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nce, zeytin ve zeytinyağı sektörüne yönelik olarak yürütülmesi planlanan “OlivetoLive UR-GE Projesi”nde yer almak isteyen firmaların Ege İhracatçı Birlikleri Tarım1 Şubesi’yle 15 Ocak 2026 Perşembe günü mesai bitimine kadar iletişime geçip başvuru formunu teslim etmeleri bekleniyor.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kraliçeler gecesi: Kutnu İpeği Tasarım Yarışmasında Görkemli Defile

Altier Fashion & Beauty Academy’nin, Serkan Selamet ev sahipliğinde gerçekleştirdiği Altier Fashion Show 2025 “Kutnu”, İstanbul Kibrithane’de görkemli bir defileyle moda dünyasını buluşturdu. Anadolu’nun köklü dokuma mirası Kutnu kumaşı, çağdaş tasarım anlayışıyla yeniden yorumlanarak prestijli bir sahnede hayat buldu.

Kültürel mirası modern moda diliyle bir araya getiren özel gecede, yarışmada finale kalan ve dereceye giren 7 genç tasarımcının Kutnu kumaşıyla hazırladığı özgün koleksiyonlar ilk kez profesyonel podyumda sergilendi. Kutnu’nun parlak yüzeyi, güçlü renk geçişleri ve tarihi üretim tekniği; genç tasarımcıların çağdaş siluetleri ile buluşarak izleyenlerden tam not aldı.

Proje kapsamında uluslararası dokuma sanatçısı Fırat Neziroğlu, 7 tasarımcıya mentorluk yaparak koleksiyonların yaratım sürecine öncülük etti. Neziroğlu’nun sanatsal rehberliği, defileye güçlü bir vizyon kattı.

Gecenin en dikkat çeken anlarından biri ise podyumda yürüyen ünlü isimler oldu. Güzide Duran, Özge Ulusoy, Demet Şener, Şebnem Schaefer, Deren Talu ve Buse İskenderoğlu, özel tasarımları podyumda sergileyerek geceye yıldız ışıltısı kattı. Defilenin koreografisi ise başarılı isim Akif Örük imzası taşıdı.

Defile sonrası duygularını paylaşan ünlü isimler, genç tasarımcılara övgüler yağdırdı.

DEREN TALU: “BU TASARIMLARIN BİR PARÇASI OLMAK BENİ ÇOK HEYECANLANDIRDI”

Defilede genç tasarımcıların özel çalışmalarını taşıyan Deren Talu, Kutnu kumaşıyla yapılan tasarımların kendisini çok etkilediğini belirtti: “Kutnu gibi köklü bir kumaşın bu kadar modern ve güçlü silüetlerle yeniden yorumlanması beni gerçekten çok heyecanlandırdı. Genç tasarımcıların vizyonu çok net ve cesur. Bu podyumda yürümek, onların hayallerine eşlik etmek benim için çok özel bir deneyim oldu.”

Genç mankenler de tasarımların sahnede olgunlaştığını vurgulayarak, böylesine prestijli bir defilenin parçası olmaktan gurur duyduklarını dile getirdi.

ŞEBNEM SCHAEFER: “PODYUMLARI ÖZLEMİŞİM, BU GECE BANA İYİ GELDİ”

Uzun bir aradan sonra yeniden podyuma çıkan Şebnem Schaefer, geceyle ilgili duygularını şu sözlerle anlattı: “Podyumları gerçekten çok özlemişim. 2025 benim için biraz daha durağan geçti ama bu gece bana yeniden enerji verdi. 2026’nın, emeklerimin karşılığını alacağım bir yıl olmasını diliyorum. Bu kadar özel bir projede yer almak benim için büyük mutluluk.”

ÖZGE ULUSOY: “BU GECE GERÇEKTEN BİR KRALİÇELER GECESİYDİ”

Gecenin ruhunu en iyi özetleyen isimlerden biri Özge Ulusoy oldu: “Biz bu gece başarılı tasarımcıların hayallerine vücut olduk. Sevdiğim arkadaşlarımla birlikte podyumda yürümek, gerçekten bir kraliçeler gecesi yaşattı bana. Kutnu gibi değerli bir kumaşın geleceğe taşınmasına katkı sağlamak çok anlamlı.”

GÜZİDE DURAN: “PODYUMLARA GERİ DÖNMEK BENİ ÇOK MUTLU ETTİ”

Moda dünyasının ikonik isimlerinden Güzide Duran, podyuma dönüş heyecanını gizleyemedi: “Podyumları çok özlemişim. Uzun zaman sonra tekrar podyumda olmak, üstelik dostlarımla birlikte yürümek bana çok iyi geldi. Bundan sonra beni daha sık podyumlarda göreceksiniz. 2026’nın herkesin hayallerinin gerçekleştiği bir yıl olmasını diliyorum.”

DEMET ŞENER: “BU TASARIMCILARIN YOLU ÇOK AÇIK”

Defilede yer alan bir diğer güçlü isim Demet Şener, genç tasarımcılara olan inancını vurguladı: “Bugün podyumda, ileride çok iyi yerlere geleceğine inandığım tasarımcıların kıyafetlerini taşıdık. Bu enerjiyi hissetmemek mümkün değil. Böyle projelerde yer almak beni çok mutlu ediyor.”

BUSE İSKENDEROĞLU: “PODYUMDA OLMAK HER ZAMAN AYRI BİR HEYECAN”

Genç kuşağın dikkat çeken isimlerinden Buse İskenderoğlu, gecenin atmosferini şu sözlerle anlattı: “Podyumda olmak her zaman çok güzel ama bu defile gerçekten çok özeldi. Tüm tasarımcıların kıyafetlerini çok beğendim. Keşke hep böyle güzel defileler olsa, biz de podyumda olmaya devam etsek.”

“Kraliçeler Gecesi” olarak anılan bu özel defile, yalnızca ünlü mankenlerin podyum yürüyüşleriyle değil; genç tasarımcıların yaratıcılığına verilen değer, Kutnu’nun kültürel mirası ve samimi röportajlarla da hafızalara kazındı.

Altier Fashion Show 2025 “Kutnu”, moda dünyasında uzun süre konuşulacak bir geceye imza attı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

HAYATTA KAL DERNEĞİ BAŞKANI PROFESÖR DR MUTLU VURAL’DAN HAYAT KURTARAN ÇAĞRI: “KALP MASAJINI HERKES BİLMELİ”

Ani kalp durması, hastane dışında gerçekleştiğinde ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Hayatta Kal Derneği Kurucusu Prof. Dr. Mutlu Vural, kalp krizinde erken müdahalenin ve kalp masajı bilgisinin binlerce hayat kurtarabileceğini vurguluyor.

 

Prof. Dr. Mutlu Vural, 2013 yılında Hayatta Kal Derneği’ni kurarak hastane dışında gelişen ani kalp durmalarında hayatta kalma oranlarını artırmayı hedefleyen çok sayıda projeye imza attı. Vural, ANİ KALP DURMASI geçiren kişilerin önemli bir bölümünün ilk saatlerde yaşadığının kalp krizi olduğunu fark edemediğini ve bu nedenle 112’yi aramakta geç kaldığını belirtiyor.

 

“Kalp krizi geçiren hastaların yaklaşık dörtte biri hastaneye ulaşamadan hayatını kaybediyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, belirtilerin yeterince bilinmemesi ve HASTANEYE ULAŞMAKTA ZAMAN KAYBI.”

 

10 SANİYEDE YIĞILIR, 3 DAKİKA ‘NEFES ALIYOR’ GİBİ GÖRÜNÜR

 

Ani kalp durması yaşayan bir kişi yaklaşık 10 saniye içinde yere yığılır. Kalp durduktan sonra 2–3 dakika sürebilen refleks solunum ise çoğu zaman yanıltıcı olur.

 

“Bu durum ‘bayıldı’ sanılıyor ve kalp masajı yapılmıyor. Oysa aniden yere yığılan, bilinci kapalı ve tepkisiz bir kişinin kalbi durmuştur. Solunum ve nabız kontrolü yanılttığı için artık önerilmiyor. Nabız bakan kişi kendi nabzını hissedip kalbin çalıştığını sanabiliyor. Altın değerindeki dakikalar kaybediliyor.”

 

Kalp durmasından *3 dakika sonra beyin hasarı, **6 dakika sonra ise ağır ve geri dönüşü olmayan beyin hasarı* başlıyor. Kalp yeniden çalıştırılsa bile hasta bilincini kazanamayabiliyor.

 

Bu durumun en güncel örneklerinden biri olarak sanatçı Fatih Ürek, kalbi çalışmasına rağmen günlerdir yoğun bakımda bilinci kapalı şekilde yaşam mücadelesi veriyor.

 

KÖY KÖY, SOKAK SOKAK KALP MASAJI ANLATILDI

 

Prof. Dr. Mutlu Vural, 2011 yılından bu yana herkesin kalp masajı öğrenmesi gerektiğini savunuyor.

 

* Erzincan’da köy köy gezerek kalp masajının önemini anlattı

* Hayatta Kal Derneği’ni kurdu

* İstanbul sokaklarında “Hayatta Kal” şarkısı eşliğinde toplu kalp masajı etkinlikleri düzenledi

* Kalp masajının önemini anlatan ÜÇ kamu spotu hazırladı

 

* İlkinde oyuncu *Wilma Elles* kalp masajı yaptı

* İkinci kamu spotunda ise kalp krizi belirtileri anlatıldı; oyuncu *Halil Ergün* yer aldı

 

ERKEN GELEN HAYATTA KALIYOR

 

Türkiye’de kalp krizi geçiren hastaların hastaneye ulaşma süresi ortalama 10 saat. Bu süre ORTALAMA 3 saate indirilebilirse, binlerce hayat kurtarılabilir. İLK 90 DAKİKA İÇİNDE KALP DAMARI AÇILIRSA KALP FAZLA HASAR GÖRMEZ.

 

“Kalp krizi vakasında kalp hastane dışında durursa hayatta kalma şansı yüzde 1. Ambulans içinde ya da hastanede kalp durduğunda ise hayatta kalma oranı yüzde 90’lara çıkıyor.”

 

HER İKİ KİŞİDEN BİRİNİN KAPISINI KALP KRİZİ ÇALACAK

Kalp krizi belirtilerinin tıkanan damara göre değişebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Mutlu Vural, topluma net bir çağrıda bulunuyor:

“Her iki kişiden birinin hayatında kalp krizi riski var. Bu yüzden hazırlıklı olmalıyız. Kalp krizi belirtilerini ve kalp masajını herkes öğrenmeli. Bu bir tıbbi bilgi değil, bir yaşam bilgisidir.”

SANATÇI HALİL ERGÜN KALP HASTALIĞININ VE YAKINDA GEÇİRDİĞİ OPERASYONA ATIFTA BULUNDU.

Prof. Vural; asemptomatik hastalarda hasta istikrarlı ise çoğu hastanın stent takılmadan tedavi edilebileceğini vurguladı. Ancak, hastalık istikrarsız olursa stentin ömrü uzattığı ve kalbi koruduğunu bunu da hastanın değişimleri fark ederek hastaneye başvurmasıyla tedavi edileceğini söyledi. Kalp krizi belirtileri olanlar 3 dakika içinde 112’yi arayarak ambulansla hastaneye gitmeliler.

Mikro aldatma belirtileri

Modern ilişkiler, dijital iletişimin yoğunlaşmasıyla birlikte yeni sadakat sınamalarıyla karşı karşıya. Sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları ve çevrimiçi etkileşimler, ilişki dinamiklerinde başta fark edilmeyen ama sonradan etkileri hissedilen kritik roller oynuyor. Yapılan son araştırma sadakatsizliğin minik işaretleri olan mikro aldatma davranışları belirginleştikçe çiftlerin duygusal bağının zayıfladığını ortaya koyuyor.Fransa merkezli, 13 milyonun üzerinde üyesi ve 16 yıllık deneyimiyle Avrupa’nın en popüler kaçamak platformu olan Gleeden’ın Türkiye’deki kullanıcıları arasında gerçekleşen araştırması mikro aldatmanın en yaygın formlarını inceledi. Araştırmaya 1.342 kadın ve 2.053 erkek katıldı.

En popüler mikro aldatma belirtileri :

– Telefona şifre koymak ve bildirimlere karşı hassasiyet
Telefonun sürekli kapalı tutulması, bildirim ön izlemelerinin gizlenmesi veya şifrelerin sık sık değiştirilmesi, eşten saklanan bir dijital alanın varlığına işaret ediyor.

– Ana hesap dışında dışarıya kapalı sosyal medya hesapları
Gizli ikinci profiller veya yalnızca belli kişilere açık hesaplar, ilişkideki şeffaflık sınırlarının aşılmaya başladığını gösteriyor.

– Duygusal paylaşımların azalması
Partnerle daha az iletişim kurma, gündelik duyguların paylaşılmaması, daha önce paylaşılan şarkı, film, şiir gibi paylaşımların artık gelmemesi mikro aldatmanın erken sinyallerinden.

– Eşten bahsederken belirsiz ifadelerin kullanılması
Bir başkasıyla eşi hakkında konuşurken eşin sıfatının belirlenmemesi, kendisini bekâr gibi tanıtma çabası da aldatmanın mikro işaretlerindendir.

– Hemcinslerle yapılan gizli telefon görüşmeleri
Uzun, sessizce yapılan ya da başka odada gerçekleştirilen telefon görüşmeleri, duygusal yakınlığın partner dışına kayabileceğinin göstergesi sayılıyor. Partner odaya geldiği anda telaşlı şekilde kapanan telefon görüşmeleri, aldatma temalı sohbetin yapıldığını gösteriyor.

– Dijital geçmişi temiz tutma çabası
Sohbetleri silmek, arama kayıtlarını temizlemek, etkileşimleri düzenli olarak gizlemek; bildirimleri kapatmak, dijital alanda saklanan davranışların tipik işaretleri arasında yer alıyor.

– Sosyal medyada belirli kişilerle yoğun etkileşim
Sürekli beğeniler, yorumlar ve ısrarla takip edilen paylaşımlar, modern flört davranışlarının dijital karşılığı olarak değerlendiriliyor.

Gleeden iletişim direktörü Solène Paillet, araştırmayı değerlendirirken şunları belirtti: “Mikro aldatma çoğu zaman masum görünen küçük davranışlarla başlıyor. Zaman içinde çiftlerin arasındaki duygusal mesafe açılıyor ve başka bir ilişkiye savrulmakla neticeleniyor. Dijital dünyada kurulan gizli alanlar, ilişkilerin en savunmasız noktalarını oluşturuyor. Çiftlerin sınırlarını birlikte belirlemesi, modern ilişkilerde güvenin korunması için her zamankinden daha önemli.”

Kemer’de “Bana ülkeni anlat” festivali

Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, Kemer Hakkı Saygan Hacı Hafize Saygan 3 Ortaokulu bahçesinde okul yönetimi tarafından düzenlenen “Bana Ülkeni Tanıt Festivali’ne katıldı.

Kemer İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Kemer Belediyesi’nin destekleriyle düzenlenen festivalde, Türkiye’nin yanı sıra aynı okulda eğitim gören Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Ukrayna, Letonya, Belarus vatandaşlarının çocukları kendi ülkelerinin tanıtımını yaptı.

Ülkeler arasındaki kültürel ve sosyal dayanışmanın artırılmasının amaçlandığı festivalde, festivale katılan ülkeler açtıkları stantlarda ülkelerine özgü birbirinden lezzetli ürünleri de satışa sundu.

Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, okul bahçesinde kurulan stantları gezerek, vatandaşlarla sohbet etti.

Öğrencilerle de selamlaşan Başkan Topaloğlu, yaptığı açıklamada, festivalin yapılmasında emeği geçenlere teşekkür ettiğini belirterek, “Türkiye’nin yanı sıra yedi ülkenin çocukları Kemer’de beraber eğitim alıyor. Bu, dünya barışı için son derece güzel bir şey. Her ülke standlarında ülkelerini tanıtıyor. Herkesin eline emeğine sağlık.” dedi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Musahipzade Celal’in Eserlerinden Uyarlanan “Haramiler” Müzikali Seyirciyle Buluştu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Musahipzade Celal’in yazdığı, Engin Alkan’ın minyatür estetiğinden yola çıkarak uyarlayıp yönettiği “Haramiler” oyununu seyirciyle buluşturdu. Oyun, geniş kadrosu, yapay zekadan yararlanılarak yapılan etkileyici müzikleri, dönemi yansıtan kostümleri ve dekoruyla göz kamaştırdı.

Rüşvet çarkları arasında sıkışan hayatları, güldürüyle trajediyi iç içe geçirerek anlatan “Haramiler”, 17 Aralık 2025 Çarşamba günü 20.00’de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde ilk gösterimini yaptı.

Oyunun ilk gösterimine, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever,

Şehir Tiyatroları Müdürü Oytun Askeroğlu, Genel Sanat Yönetmeni Yardımcısı

Emrah Özertem, Müdür Yardımcısı Berna Beyazkılınç Tezcan’ın yanı sıra çok sayıda

sanatçı ve basın mensubu katıldı.

Oyunun sonunda yönetmen Engin Alkan “Haramiler”in ortaya çıkmasında büyük emeği olan Şehir Tiyatroları Müdürü Oytun Askeroğlu’na sahnede teşekkür etti.

Ardından söz alan Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever ise seyircilere oyunun ilk gösterimine katıldıkları için teşekkür etti. Oyunun çok zorlu bir yoldan geçilerek, çok prova yapılarak tamamlandığını anlattı. Son olarak Haramiler’in

çok ayrıntılı, çok özel bir oyun olduğunu, seyircinin teveccühünden bu oyunun çok iyi bir seçim olduğunu anladığını söyledi.

Şarkı sözleri ve müziğini Engin Alkan’ın, dekor ve ışık tasarımını Cem Yılmazer’in, kostüm tasarımını Duygu Türkekul’un, efekt tasarımını Metin Küçükyılmaz’ın, koreografisini Senem Oluz’un, müzik düzenlemesini Sinan Can Sarı’nın, korrepetitörlüğünü Murat Bavli’nin yaptığı, fotoğraflarını Ahmet Çelikbaş’ın çektiği oyunda Aslı Nimet Altaylar, Damla Cangül Yiğit, Elçin Atamgüç, Emre Ertunç, Enes Mazak, Eyşan Dönmez, Göksel Arslan, Melih Tuma, Müslüm Tamer, Pelin Budak, Reyhan Karasu, Yusuf Akçay, Zafer Kırşan rol alıyor.

Oyun, 18-20 Aralık, 24-27 Aralık, 2-3 Ocak tarihleri arasında Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde.

Oyunun Konusu:

Haramiler müzikali akrabası Şeyhülislam Efendisi’nin kayırmasıyla devletin en üst mertebelerine erişebilmiş Kadı Yakup Efendi’nin Saray’a dek uzanan ikbal yolculuğu ekseninde gelişen olayları anlatıyor.

Halkın başına musallat olan harami yöneticiler, çürümüş bürokrasi, malları gasp edilen yetim bir kız, gözü dönmüş papazlar, büyülerle muskalarla yolunu bulan cinci hocalar ve en önemlisi mağdur edilmiş halk bu oyunun en önemli figürleri olarak karşımıza çıkıyor.

Musahipzade Celal’in Fermanlı Deli Hazretleri, Aynaroz Kadısı ve Atlı Ases oyunundan oluşturulan füzyon bir adaptasyonla kaleme alınan oyun mizahın, hicvin ve müziğin yumuşak kucağında kocaman bir yangını gözler önüne seriyor.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

GÜZEL OYUNCU ŞEBNEM KESKİN İLE SİNEMA TADINDA SÖYLEŞİ

Güzel oyuncu Şebnem Keskin ile Türk Sinemasından, Hollywood’a uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Soru 1: Öncelikle hoş geldiniz, nasılsınız? Oyunculuk serüvenine nasıl başladınız? Sizi bu alana iten ne oldu?

Şebnem Keskin: Çok teşekkür ederim, iyiyim… Oyunculuk serüvenim aslında çok genç yaşlarda başladı. 20’li yaşlarımda dans ediyordum ve o dönem kast ajanslarına kayıtlıydım. Bu vesileyle Yasemin Yalçın Tiyatrosu’na seçildim ve sahneye dansçı ve oyuncu olarak çıktım. Sonra sahneye ilk adım attığım anda, bunun benim yolum olduğunu hissettim. Yıllar geçse de o tutku hiç sönmedi; hatta zamanla daha da büyüdü.

 

Soru 2: Daha önce her hangi bir projede yer aldınız mı?

Şebnem Keskin: 1992 yılında Cüneyt Arkın’ın polis dizisinde bölüm konuk oyuncu olarak ve 94 yılında Hüllya Avşar ve Tarık Tarcan‘ın başrollerini oynadığı sevginin gücü isimli dizisinde oynadım.

 

Soru 3: Oyunculukla ilgili eğitim aldınız mı? Aldığınız eğitimler kariyerinize nasıl katkı sağladı?

En büyük eğitimi, 1991 ve 1992 yıllarında Yasemin Yalçın Tiyatrosu’nda çalıştığım süreçte aldığımı söyleyebilirim. Sonrasında uzun bir ara verdiğim için eğitim fırsatım olmamıştı. Yıllar sonra mesleğe geri dönmeye karar verdiğimde ise Gökçer Akademi’de oyunculuk eğitimimi tamamladım ve birçok oyuncudan özel dersler almaya devam ettim. Eğitimin sonu yok; kendimi sürekli geliştirmeyi çok önemsiyorum.

 

Soru 4: Boş zamanlarınızda nelerle vakit geçirmekten hoşlanırsınız?

Şebnem Keskin: Ben dans etmeyi çok seviyorum. Özellikle Arjantin Tango benim vazgeçilmezim; fırsat buldukça milongalara gidip dans ediyorum. Onun dışında seyahat etmeyi de çok seviyorum. Mümkün oldukça yeni yerler keşfetmeye çalışıyorum.

 

Soru 5: Canlandıracağınız karakterle aranızda nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Rolünüze çalışırken nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?

Şebnem Keskin:Önce karakteri iyice anlamaya çalışıyorum.Geçmişini, motivasyonlarını, korkularını analiz ediyorum. Sonra onu tamamen içselleştirip empati kuruyorum. Rolümü sevdikçe karakterle doğal bir bağ oluşuyor. Bir noktadan sonra artık onu “oynamıyorum”… o kişi benim içimde yaşamaya başlıyor.

 

 

Soru 6: Sizce bir oyuncunun kariyerinde en önemli unsurlar nelerdir? İyi bir oyuncu, hangi yeteneğini geliştirmesi gerekir?

Şebnem Keskin: Bence bir oyuncu için en önemli unsurlar disiplin, merak,gözlem ve sürekli öğrenme isteği. Sahici olmak çok önemli. Oyunculuk teknik bir iş fakat aynı zamanda insan ruhunu çok iyi tanıyıp empati yapabilme gücü bence. Bu yüzden hem teknik hem duygu çok önemli.

 

Soru 7: İleride yer almak istediğiniz özel bir proje veya oynamak istediğiniz bir rol var mı?

Şebnem Keskin: Güçlü kadın hikâyelerinin olduğu projelerde yer almak istiyorum. Dram ağırlıklı, psikolojik derinliği olan karakterler beni çok çekiyor.

 

Soru 8: Oyunculuk kariyerinizde size ilham veren kişiler oldu mu? Kimleri kendinize örnek alıyorsunuz?

Şebnem Keskin: Evet, özellikle sahnede güçlü duran, duyguyu seyirciye geçirebilen sanatçılardan çok ilham alıyorum. Gençliğimden beri Yasemin Yalçın benim için çok kıymetli bir isimdir; onun disiplinine ve sahne enerjisine hayranım. Yerli ve yabancı birçok oyuncuyu da takip ederim ama ilhamı en çok ustalardan alıyorum.

 

Soru 9: Birlikte oynamak istediğiniz bir oyuncu var mı?

Şebnem Keskin: Aslında iyi enerjisi olan herkesle çalışmak beni mutlu eder. Ama özellikle tecrübeli oyuncularla aynı projede yer almak, onlardan sahnede bir şeyler kapabilmek benim için büyük bir fırsat olur.

 

Soru 10: Çocukken okuyup etkilendiğiniz bir kitap var mı? Veya izleyip unutmadığınız bir film sahnesi var mı?

Şebnem Keskin: Çocukken her kız çocuğu gibi polyannadan çok etkilenmiştim daha sonra küçük kadınlar ve şeker portakalı da unutamadım kitapları arasına girdi. İzleyip unutamadığım bir çok film sahnesi var.

 

Soru 11: Sanatın başka hangi dallarından hoşlanıyorsunuz? Bilmediğimiz yönleriniz var mı?

Şebnem Keskin: Dans hayatımda çok önemli bir yere sahip. Yıllarca Salsa, Bachata ve özellikle Arjantin Tango yaptım; hatta Arjantin Tango yarışmalarda derecelerim var. Sanatın her alanı beni besliyor.

 

Soru 12: Yakın bir zamanda kamera önüne geçeceğiniz, Dizi veya Sinema filmi projeniz var mı?

Şebnem Keskin: Şu anda değerlendirdiğim birkaç proje var. Okumalar yapıyorum, görüşmeler devam ediyor. Netleştiğinde güzel haberleri paylaşacağım.

 

Soru 13: Son olarak genç oyuncu adaylarına ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Şebnem Keskin: Kendinizi keşfetmekten korkmayın. Çok izleyin, çok okuyun, çok gözlem yapın. Ego yerine merakı koyun. Oyunculuk bir yolculuk… Sabır, çalışmak ve kendine inanmak bu yolculuğun en güçlü anahtarlarıdır.

 

– Çok teşekkür ederiz bu keyifli sohbet için. Başarılarınızın devamını diliyorum… Yeni röportajlarda görüşmek dileğiyle…

Şebnem Keskin: Ben teşekkür ederim. Görüşmek üzere…