Özgültekin; “Ayvalık, Ege’nin ilk “Karbon Nötr” turizm destinasyonu olabilir.”

Ayvalık Turizm Geliştirme Birliği (AYTUGEB) Genel Sekreteri Ümit Özgültekin, “Yeşil gelecek bir tercih değil, bir zorunluluktur. Ayvalık, bu dönüşümün öncüsü olmaya hazır. Çünkü karbon değil, doğa kazansın! 2026 yılı, sadece ekonomik politikalar açısından değil, çevre ve sürdürülebilirlik alanında da yeni bir dönüm noktası olacak. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat çerçevesinde uygulamaya koyduğu karbon vergisi, Türkiye’de de uyum süreci kapsamında yürürlüğe giriyor. Karbon salınımına neden olan tüm üretim ve tüketim faaliyetlerini kapsayacak bu uygulama, turizm sektöründe de yeni bir dönemi başlatacak” dedi.

Ayvalık Turizm Geliştirme Birliği (AYTUGEB) Genel Sekreteri Ümit Özgültekin, karbon vergisinin Türkiye turizmi için önemli bir sınav olacağı kadar büyük fırsatlar da barındırdığını söyledi. Bu yeni vergi sisteminin, çevreye verilen zararın ekonomik bir karşılığı olmasını sağlayacağını vurgulayan Özgültekin, “Kısa vadede ulaşım, enerji ve konaklama maliyetleri artsa da, uzun vadede sürdürülebilir turizm yatırımlarının önünü açacak. Artık doğaya saygılı, yerel üretimi destekleyen ve enerji verimliliği yüksek işletmeler rekabette avantaj kazanacak” dedi. 

Özellikle Ayvalık’ın bu süreçte öne çıkabileceğine dikkat çeken Ümit Özgültekin, “Zeytinyağı üretiminden gastronomi kültürüne kadar doğayla uyumlu bir ekonomik yapıya sahip olan Ayvalık, kısa mesafe tatil trendinin güçlenmesiyle daha fazla tercih edilecek. İstanbul, Bursa ve İzmir gibi büyük şehirlerden birkaç saatlik mesafede olması, karbon maliyetlerinin arttığı bir dünyada Ayvalık’ı cazip hale getiriyor” dedi.
Ayvalık’ın enerji dönüşümüne uygun altyapısının da önemli bir avantaj olduğunu belirten Özgültekin şunları söyledi:

 “Yüksek güneş enerjisi potansiyeli, mevcut rüzgar enerjisi altyapısı ve güçlü yerel tedarik zincirleriyle Ayvalık zaten sürdürülebilir turizmin temellerini atmış durumda. Eğer yerel yönetim, özel sektör ve Ayvalık Turizm Geliştirme Birliği (AYTUGEB) bu süreçte el ele verirse, Ayvalık Ege’nin ilk karbon nötr turizm destinasyonu unvanını kazanabilir. Karbon vergisi sadece bir maliyet unsuru olarak değil, yeni bir vizyonun başlangıcı olarak görülmesi gerekir. Karbon vergisi turizmi yeniden şekillendirecek. Bazı bölgeler için bu yeni bir yük olabilir; ancak vizyon sahibi kentler için büyük bir fırsattır. Ayvalık doğru adımlarla bu dönüşümün kazananı olacak. Gelecekte turistler yalnızca güneş ve deniz için değil, sürdürülebilir bir yaşam deneyimi için Ayvalık’a gelecek.”

KARBON VERGİSİ NEDİR?
Karbon vergisi, sera gazı salımına (Özellikle karbondioksite-CO₂) neden olan faaliyetlere uygulanan bir çevre vergisidir. Amaç, kirletenin çevreye verdiği zararın bedelini ödemesini sağlamak ve şirketleri ile bireyleri daha temiz, düşük karbonlu üretim ve tüketim yöntemlerine yönlendirmektir. Nasıl işler?
Bir ülke, her bir ton karbondioksit salımı için belirli bir para bedeli uygular. Bu bedel, fosil yakıt kullanan sanayi, enerji üretimi, ulaşım gibi sektörlerde maliyet yaratır. Sonuç olarak: Karbon salımı pahalı hale gelir. Temiz enerjiye ve verimliliğe yatırım artar. Emisyonlar azalır, çevre korunur. Yani karbon vergisi, iklim değişikliğiyle mücadelede ekonomik bir araçtır-çevreyi kirletmenin maliyetini “kirleten öder” ilkesiyle dengelemeye çalışır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sürdürülebilir moda toplumsal bir dönüşüm

Sürdürülebilir moda kavramı günümüzde yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm anlamı da taşıyor. Hız, yenilik ve tüketime dayalı klasik moda anlayışı yerini sürdürülebilir modaya bırakıyor. Sürdürülebilir moda ürünün yaşam döngüsüne, etik değerlere ve çevresel etkilere odaklanıyor. İstinye Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Tekstil ve Moda Tasarımı Dr. Öğr. Üyesi Çiğdem Ertikin, sürdürülebilir moda konusunda açıklamalarda bulundu.

“Moda, bir tüketim nesnesi olmaktan çıkıyor”

Dr. Öğr. Üyesi Çiğdem Ertikin, sürdürülebilir moda anlayışının klasik moda sistemini kökten dönüştürdüğünü belirtiyor: 

“Klasik moda hız, yenilik ve tüketime dayanırken; sürdürülebilir moda ürünün yaşam döngüsüne, etik değerlere ve çevresel etkilere odaklanıyor. Bu anlayış, tasarımdan üretime kadar her aşamada adil emek, şeffaflık ve sorumlu üretimi öne çıkarıyor. Moda artık bir tüketim nesnesi değil; doğaya ve insana saygılı bir kültürel ifade biçimi haline geliyor.”

“Sürdürülebilirlik eğitimi bir düşünme biçimi olmalı”

Üniversitelerin bu dönüşümde kritik rol üstlendiğini vurgulayan Dr. Ertikin, İstinye Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nde sürdürülebilirliği tasarım sürecinin merkezine yerleştirdiklerini belirtiyor:

“Eko-tasarım, eko-boyama, malzeme döngüselliği, dijital tasarım araçları ve etik üretim gibi konulara odaklanıyoruz. Öğrencilerimizi çevreyle empati kuran, teknolojiyi sürdürülebilir amaçlarla kullanan tasarımcılar olmaya yönlendiriyoruz. Ayrıca firmalarla iş birlikleri ve atölye çalışmalarıyla bu bilinci güçlendiriyoruz.”

“Teknoloji modanın sürdürülebilirlik yolculuğunda devrim yaratıyor”

Dr. Ertikin’e göre teknoloji, sürdürülebilir moda sürecinin itici gücü:

“Yapay zekâ üretimden pazarlamaya veri temelli kararları destekliyor; 3D tasarım ve dijital kumaş teknolojileri numune ihtiyacını azaltarak kaynak tasarrufu sağlıyor. Dijital Ürün Pasaportu ve blok zinciri tabanlı izlenebilirlik sistemleri, üretimde şeffaflığı artırıyor. Dijital ikiz teknolojileri ise üretim öncesinde tasarımların çevresel etkilerini test etmeyi mümkün kılıyor. Modanın geleceği artık ‘fijital’ yani fiziksel ve dijital dünyanın kesişiminde şekilleniyor.”

“Genç kuşaklar markalardan değer bekliyor”

Z ve Alfa kuşaklarının “daha az ama anlamlı tüketim” anlayışına dikkat çeken Ertikin, “Bu kuşaklar için bir ürünün etik koşullarda üretilmesi, sürdürülebilir malzemelerle tasarlanması en az estetik kadar önemli. Markalar artık hız yerine anlam, hikâye ve sorumluluğa odaklanmak zorunda” diyor.

 “Türkiye yenilikçi çözüm ortağı olabilir”

Türkiye’nin güçlü üretim altyapısı ve coğrafi avantajlarıyla sürdürülebilir tekstil dönüşümünde stratejik konuma sahip olduğunu belirten Ertikin, “Veri tabanlı izlenebilirlik sistemleri, standartlaşma ve eğitim temelli dönüşüm bu potansiyeli daha da güçlendirebilir. Türkiye, eko-tasarım ve biyobazlı malzemelerde yenilikçi bir çözüm ortağı haline gelebilir” ifadelerini kullanıyor.

“Başarı artık çevresel ve toplumsal etkiyle ölçülüyor”

“Hızlı moda modeli, aşırı üretim ve düşük kaliteyle çevreye ve emeğe zarar veriyor. Gerçek sürdürülebilirlik; hız yerine yavaşlık, kalite ve sorumluluk kavramlarını merkeze almalı. Başarı artık ürün adediyle değil, toplumsal ve çevresel etkisiyle ölçülmeli,” diyor.

“Sürdürülebilirliği bir trend değil, sorumluluk olarak görün”

Genç tasarımcılara seslenen Dr. Ertikin şu mesajla bitiriyor:

“Genç tasarımcılara en büyük tavsiyem, sürdürülebilirliği bir trend olarak değil, tasarımın temel sorumluluğu olarak görmeleridir. Moda artık yalnızca estetik bir üretim alanı değil; sosyal, çevresel ve teknolojik etkilerin kesiştiği çok katmanlı bir ekosistem. Bu nedenle tasarımcı, yalnızca ‘yaratan’ değil, aynı zamanda ‘dönüştüren’ bir aktör olmalı. Yeni kuşak tasarımcıların malzeme bilgisini, dijital araçları ve etik değerleri bir arada düşünmeyi öğrenmesi gerekiyor. Geleceğin moda dünyası, fiziksel üretimle dijital deneyimin iç içe geçtiği hibrit bir alan olacak. Moda endüstrisinin geleceği, yalnızca güzel koleksiyonlar üretmekte değil, daha adil, şeffaf ve yaşanabilir bir dünya tasarlamakta yatıyor.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aile Şirketlerinde Yeni Nesil Liderlik İçin Harekete Geçti

Deloitte, Koç Üniversitesi Yönetici Geliştirme Programları ve QNB Türkiye iş birliğiyle hayata geçirilen “Aile Şirketlerinde Yeni Nesil Liderlik ve Sürdürülebilir Başarı” sertifika programı; danışmanlık, akademi ve finans dünyasının uzmanlığını buluşturarak aile şirketlerinin sürdürülebilir büyüme ve kurumsallaşma yolculuğuna stratejik destek sunuyor.
 Program için başvurular 14 Kasım’a kadar devam ediyor. 20 Kasım’da başlayacak eğitim, katılımcılarına kapsamlı bir öğrenme ve uygulama deneyimi sunacak.

Türkiye’de bir üniversite, profesyonel hizmetler firması ve banka iş birliğiyle tasarlanan prestijli bir sertifika programı olma özelliğini taşıyan proje, aile şirketlerinin geleceğini şekillendirecek yeni nesil liderlerin gelişimine katkı sağlamayı hedefliyor.
 Eğitimler, 20 Kasım 2025 – 3 Nisan 2026 tarihleri arasında Koç Üniversitesi İstinye Kampüsü ve QNB Türkiye Kristal Kule’de yüz yüze gerçekleştirilecek.

Akademi, danışmanlık ve finans dünyasının birikimi tek programda

Koç Üniversitesi’nin akademik yetkinliği, Deloitte’un global danışmanlık deneyimi ve QNB Türkiye’nin finansal perspektifiyle şekillenen program; katılımcılarına kurumsallaşmadan stratejiye, sürdürülebilirlikten dijital dönüşüme, finansal yönetimden hukuki altyapıya kadar geniş bir alanda bilgi ve uygulama deneyimi kazandırmayı hedefliyor.
 Katılımcılar, hem stratejik vizyon hem de pratik becerilerle donatılmış çok boyutlu bir gelişim yolculuğu yaşayacak.

Nesiller arası vizyon ve liderlik aktarımı

Aile şirketlerinde nesiller arası geçiş sürecini yalnızca bir yönetim devri olarak değil; aynı zamanda bir vizyon, değer ve liderlik aktarımı olarak ele alan program, katılımcılara on iki buçuk gün süresince geniş kapsamlı bir içerik sunuyor.
 Program boyunca vaka çalışmaları, interaktif oturumlar ve alanında uzman akademisyenler ile profesyonel liderlerin katkılarıyla zengin bir öğrenme deneyimi sağlanacak.
 Program sonunda, aile şirketlerinin dönüşüm süreçlerine stratejik katkı sunabilecek bilgi ve beceriler kazanan katılımcılar Koç Üniversitesi tarafından sertifikalandırılacak.

Global birikimle sürdürülebilir büyümeye destek

Sağlam sermaye yapısı, etkin yönetim anlayışı ve sürdürülebilirlik odağıyla ülke ekonomisine katkı sağlamaya kararlılıkla devam eden QNB Türkiye, toplumsal duyarlılığı güçlendiren projelerde ve sosyal girişimlerde yer almaya devam ediyor.

Deloitte Türkiye, Koç Üniversitesi Yönetici Geliştirme Programları ve QNB Türkiye tarafından sunulan **“Aile Şirketlerinde Yeni Nesil Liderlik ve Sürdürülebilir Başarı Sertifika Programı”**nın katılım koşulları, başvuru süreci ve program detaylarına “Koç Üniversitesi Yönetici Geliştirme Programları” websitesi üzerinden ulaşılabilir.

Sertifika Programında Yer Alan Başlıca Konular

  • Sürdürülebilir İş Modelleri
  • Dijital Dönüşüm ve Teknoloji
  • İş Dünyasında Düşünme Becerileri
  • Aile Şirketi Yönetimine İlişkin Esaslar
  • Aile İçi Çatışmalar ve Uyuşmazlık Yönetimi
  • Hukuki Altyapı
  • Yeni Nesil Liderlik Becerileri
  • ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) Çerçevesinde Sürdürülebilirlik
  • Finansal Okuryazarlık ve Değer Yaratma

Program Kimler İçin Uygun?

  • Aile şirketlerinde görev alan yeni nesil liderler
  • Şirkette aktif görev almaya hazırlanan aile üyeleri

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nden Ücretsiz Sergi Turu

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, bir dönemin sıra dışı mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’nun geç Osmanlı’dan erken Cumhuriyet’e uzanan yaşamına ışık tutan Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982 sergisi kapsamında ücretsiz rehberli tur düzenliyor. 20 Kasım Perşembe gerçekleştirilecek tur, mimarın fotoğrafları üzerinden erken Cumhuriyet’in şehirleri, insanları ve kültürel dönüşümünü keşfetmeye davet ediyor.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin dikkat çekici simalarından Arif Hikmet Koyunoğlu’nun yaşamına ve üretimlerine odaklanan Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982 sergisi kapsamında rehberli sergi turu düzenliyor. 20 Kasım Perşembe saat 17.00’de gerçekleşecek ücretsiz tur, katılımcılara mimarın çok yönlü kimliğini ve dönemin görsel belleğini yakından tanıma fırsatı sunuyor.

Koyunoğlu’nun 1900’lerden itibaren, özellikle 1920’li ve 1930’lu yıllarda çektiği fotoğraflardan oluşan seçki, mimarın hem meslekî hem kişisel yaşamına dair ipuçları veriyor. Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ndeki öğrencilik yıllarından Erzurum’daki askerlik dönemine, Yeraltı Fotoğrafhanesi’ndeki çalışmalarından aile yaşamına uzanan kareler; Ankara, İstanbul, Bursa, Nevşehir ve Kırşehir gibi şehirlerin manzaralarını, mimarilerini ve insanlarını bir araya getiriyor.

Türkiye’nin modernleşme serüvenine görsel bir tanıklık

89 yıllık hayatı boyunca galericilikten nakliyeciliğe uzanan 31 farklı meslek deneyimiyle dikkat çeken Arif Hikmet Koyunoğlu’nun fotoğrafları, yalnızca bir mimarın bakışını değil, aynı zamanda Türkiye’nin modernleşme sürecinin tanıklıklarını da yansıtıyor. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü arşivlerinden derlenen sergi, rehberli turlar aracılığıyla ziyaretçileri erken Cumhuriyet yıllarının kent kültürüne ve mimarlık serüvenine davet ediyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜTF’den 17 Kasım Dünya Prematüre Gününde “Prematüre Bebekler ve Müzik” etkinliği

Her yıl 17 Kasım Dünya Prematüre Günü, dünyada ve ülkemizde erken doğan bebeklerin yaşam mücadelesine, ailelerinin yaşadığı zorluklara ve bu bebeklerin sağlıklı bir geleceğe ulaşması için verilen emeğe dikkat çekmek amacıyla kutlanıyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, bu alandaki bilimsel çalışmaları, deneyimli ekibi ve toplumsal farkındalık etkinlikleriyle Türkiye’nin öncü merkezlerinden birisi olma özelliği taşıyor.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) 17 Kasım 2025 Pazartesi günü “Hayatın İlk Notaları: Prematüre Bebekler ve Müzik” etkinliği ile bu özel günü kutlayacak. Etkinlik, saat 12.15’te Muhittin Erel Amfisinde yapılacak. Etkinlik kapmasında 2008 yılında Ege Üniversitesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde izlenmiş bir prematüre bebek olan ve bugün konservatuvar eğitimi alan Defne Kırıcı “Ay Işığından Ezgiler” adlı piyano dinletisiyle sahne alacak. Defne’ye o dönemde kendisinin takibini gerçekleştiren Prof. Dr. Özge Altun flütle eşlik edecek.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Neonatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mete Akisü prematüre doğumların erken tanı, gelişmiş yoğun bakım olanakları ve aile desteğiyle başarıyla yönetilebildiğini söyledi. Prof. Dr. Akisü, “Her prematüre bebek, hayata tutunma gücüyle hepimize umut veriyor. Onların hikayeleri, sevgi ve bilimin birleştiğinde nelerin başarılabileceğini gösteriyor. 2025 yılı temamız olan ‘Hayatın İlk Notaları: Prematüre Bebekler ve Müzik’, yaşamın en erken anlarından itibaren umudu, emeği ve bilimin ışığını temsil ediyor. Bu yılki etkinliğimiz 17 Kasım 2025 Pazartesi günü saat 12.15’te Ege Üniversitesi Muhittin Erel Amfisi’nde gerçekleştirilecek. Etkinlikte, 2008 yılında Ege Üniversitesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde prematüre bir bebek olarak tedavi gören Defne Kırıcı, sanatını icra edecek. Onun takibini üstlenen hocamız Prof. Dr. Özge Altun da flütüyle kendisine eşlik edecek” dedi.

Prof. Dr. Akisü, “ Prematüre bebeklerin yaşam mücadelesine emek veren tüm sağlık çalışanlarına, ailelerine ve gönüllülere teşekkür ediyor; her bebeğin sağlıklı bir geleceğe ulaşabilmesi için toplumun tüm kesimlerinden duyarlılık ve destek bekliyoruz” diye konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gölcüklü Çocukları Neşelendiren Tatil Hediyesi

Gölcük Belediyesi’nin; 2025-2026 eğitim-öğretim yılının ilk ara tatilinde öğrencilere yönelik düzenlediği tiyatro etkinliği, çocukların tatil heyecanına neşe kattı.

Gölcük Belediyesi, 2025-2026 eğitim-öğretim yılının ilk ara tatilinde öğrencileri neşelendiren bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Bu kapsamda tatil dönemindeki öğrencilerin verimli zaman geçirmeleri hedefiyle düzenlenen “Miyav Karnavalı” adlı tiyatro oyunu, çocukların yoğun ilgisiyle sahnelendi. Kavaklı Kongre Sarayı’nda sahnelenen oyunda çocuklar; eğlence, dostluk ve macera dolu anlar yaşadılar.

13 Kasım’da Bir Kez Daha Sahnelenecek

Kediler, aslanlar ve sevimli bir fareyle dolu bu rengârenk gösteri, minik izleyicilerin yüzünü güldüren oyun, 13 Kasım Perşembe günü Gölcük Belediyesi Yazlık Kültür Merkezi’nde bir kez daha çocuklar ile buluşacak. Saat 14.00’da ücretsiz sahnelenecek oyuna tüm çocuklar ve aileleri davet edildi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir’den yangın mağduru üreticilere destek

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, yangında tarlaları ve ambarları hasar gören üreticilere tohum ve gübre desteğinde bulundu. Yaraları saran Büyükşehir, üreticinin her zaman yanında olma sözünü bir kez daha yerine getirdi.

TOHUM VE GÜBRE DESTEĞİ

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, yaz aylarında meydana gelen yangınlarda Körfez ve Kandıra ilçelerinde tarlaları zarar gören çiftçilerin yanında oldu. Yangında hem tarladaki hem de ambardaki ürünleri yanan çiftçiler, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle yeniden üretime umutla başladı. Sağlanan destekler sayesinde üreticilerin yüzü güldü, yaralar sarıldı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlığı’na bağlı Tarımsal Hizmetler Şube Müdürlüğü ekipleri, yaptıkları çalışmalarla buğday ve tohum desteği sağlanacak olan üreticileri tespit etti. Tamamı hibe olan ürünler, yangının olduğu köylerde çiftçilere dağıtıldı.

ÇİFTÇİLER YALNIZ BIRAKILMADI

Yenice köyünde arpa ve buğday ekili tarlada hasat yapıldığı sırada çıkan yangında 80 dönüm tarım arazisi yanmış, mahsulde kül olmuştu. Körfez Kutluca köyü Emmezli Mahallesi’nde yer alan depodaki saman balyalarının tutuşması sonucu çıkan yangında ise üretici Cengiz Bilecik’e ait saman ve yem balyası yanmıştı. Çıkan yangınların ardından harekete geçen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlığı’na bağlı ekipler, bölgede hasar tespiti çalışmalarını gerçekleştirmişti. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın da yangından etkilenenlere geçmiş olsun dileklerini ileterek, ilgili birimlere destek sürecinin başlatılması yönünde talimat vermişti.

TARIMSAL KALKINMAYI DESTEKLEYEN PROJELER

Tarım ve hayvancılığa verdiği önemle öne çıkan çiftçi dostu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, üreticilerin emeklerinin karşılıksız kalmaması için çalışmalarını sürdürüyor. Tarımsal kalkınmayı destekleyen projeleriyle kırsalda yaşayan vatandaşlara güç veren Büyükşehir, üreticinin her zaman yanında olma sözünü bir kez daha yerine getirdi. Desteklerden faydalanan çiftçiler, kendilerini yalnız bırakmayan Başkan Tahir Büyükakın’a teşekkür etti.

“BÜYÜKAKIN SÜRECİ YAKINDAN TAKİP ETTİ”

Kandıra Yenice Mahalle Muhtarı İlhan Gülser, yangında mahallesinde 7 çiftçinin 80 dönüm tarım arazisinin zarar gördüğünü söyledi. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın kendilerini arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiğini söyleyen Gülser, “Büyükşehir yetkilileri yerinde tespitte bulundu, bizim yanımızda durdu. Şimdi de tamamı olan hibe olan tohumları çiftçilerimize teslim ediyorlar. Büyükşehir baştan sona yanımızda yer aldı. Teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

“BÜYÜKŞEHİR HER ZAMAN YANIMIZDA”

Yenice’de çiftçilikle uğraşan İlhan Sarı, hasat döneminde kendisine ve komşularına ait birçok yerde tarım mahsullerinin yok olduğunu ifade etti. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin kendilerine el uzattığını söyleyen Sarı, “Büyükşehir sadece bu yangında yanımızda değil. Verdiği desteklerle zaten sürekli yanımızda olan bir belediye var. Başkanımız Tahir Büyükakın’a desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum” dedi.

ÖNCE HASAR TESPİTİ SONRA DESTEK

Yenice’de üreticilik yapan Mehmet Şahin de hasat döneminde beş dönümlük buğday tarlasının çıkan yangında zarar gördüğünü söyledi. Şahin, “Bu nedenle bir mağduriyetimiz oluştu. Büyükşehir yetkilileri yangın sonrasında hasar tespitine geldi. Durum değerlendirmesi yapıp destek vermeye karar verdiler. Tohumlarımızı ve gübrelerimizi teslim aldık. Başkanımıza teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

“BÜYÜKŞEHİR ÜRETİCİYİ MAĞDUR ETMEDİ”

Körfez ilçe Kutluca Mahallesi’nde üretim yapan Cengiz Bilecik de çıkan yangında samanlığını alevlerin sardığını söyledi. Kış ayları için depoladığı 4.500 balyası ile iki samanlığının yandığını söyleyen Bilecik, “Büyükşehir Belediyesi’nden desteğimizi aldık. Ekmemiz için tohum desteğinde bulunuyorlar. Bizleri mağdur etmediler. Teşekkürlerimi sunuyorum” diye konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

5- Borusan EnBW Şarj Mobil Uygulamasına BonusFlaş ile Hızlı Giriş ve Üyelik Dönemi Başladı

BonusFlaş, Garanti BBVA müşterileri için anlaşmalı uygulamalara girişte yeni, hızlı ve güvenli “BonusFlaş ile Giriş Yap” altyapısını hayata geçirdi. BonusFlaş ve Borusan ve EnBW ortak girişimi Borusan EnBW Enerji iş birliğiyle yeni özelliğin ilk entegre olduğu uygulama 5 – Borusan EnBW Şarj’ın mobil uygulaması oldu.

BonusFlaş kullanıcıları, artık daha önce verdikleri bilgi paylaşım izni ile BonusFlaş hesapları üzerinden 5 mobil uygulamasına saniyeler içinde ve güvenli bir şekilde üye olabiliyor veya oturum açabiliyor. “BonusFlaş ile Giriş Yap” seçeneğini tercih eden 5 kullanıcıları, bilgileri otomatik olarak yüklendiği için üyelik formlarını doldurmadan ve ayrı şifre oluşturmadan giriş yapabiliyorlar.

“BonusFlaş sayesinde uygulamalara girişte hız, güvenlik ve dijital kolaylık bir arada”

Garanti BBVA Ödeme Sistemleri (GÖSAŞ) Genel Müdürü Kerem Orbay, iş birliğiyle ilgili yaptığı açıklamada şöyle konuştu: “BonusFlaş olarak amacımız, kullanıcılarımıza avantajlı kampanyalar sunmanın yanı sıra dijital hayatlarında da kolaylık ve güven sağlamak. Son olarak hayata geçirdiğimiz ‘BonusFlaş ile Giriş Yap’ teknolojisiyle, uygulamalardaki üyelik formları artık geçmişte kaldı diyebiliriz. Bu yeni sistemimiz farklı uygulamalara tek bir BonusFlaş kimliğiyle giriş yapma imkânı tanıyor. Böylece müşterilerimize hız ve güvenliğin bir arada olduğu kullanıcı dostu bir deneyim, kıymetli bir dijital kolaylık sağlıyoruz. Borusan EnBW Enerji gibi teknolojiye ve kullanıcı deneyimine önem veren bir kurumla bu yeniliğimizi kullanıma sunmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu iş birliği, BonusFlaş’ın dijital ekosistemlerde güvenli kimlik sağlayıcısı rolündeki güvenilirliğinin önemli bir göstergesidir. Bu özellik, yeni işbirlikleri ile gelişerek daha fazla müşterimizin hayatına dokunmaya devam edecek.”

 “Teknolojiyi kullanıcı deneyimiyle birleştiriyoruz”

Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü Enis Amasyalı iş birliği hakkında şöyle konuştu:  

“5 olarak elektrikli araç kullanıcılarına kolay, güvenli, güvenilir, hızlı ve sürdürülebilir bir şarj deneyimi sunuyoruz. Kullanıcı dostu arayüzler ve müşteri öncelikli süreçlerimizle herkesin 5’in hizmetlerine kolaylıkla erişebilmesi odak noktamız. Ayrıca elektrikli araç kullanıcılarımıza “hızlı” şarj deneyimi sunarken şarj etme molasını optimize ederek seyahati kesintisiz hale getirmeyi hedefliyoruz. BonusFlaş ile alanında öncü bu iş birliğimizle elektrikli araç kullanıcılarımıza zaman kazandıran, güvenliği artıran ve kolay bir dijital deneyim sunmak istedik. BonusFlaş sayesinde 5 uygulamamıza “BonusFlaş ile Giriş Yap” özelliği, kullanıcılarımızın şarj hizmetlerimize güvenli şekilde erişmesini sağlarken, verilerin korunması konusunda da yüksek standart getiriyor. Teknolojiyi insana dokunan bir değere dönüştürme yolculuğumuza devam edeceğiz.”

5, Türkiye genelinde 449 şarj noktasıyla faaliyet gösteriyor. 2030 yılında ise 3.000 şarj noktasına ulaşmayı amaçlıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir’in yeşil atıkları kompost gübreye dönüşüyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi, park ve bahçelerden çıkan günlük yeşil atıkları işleyerek kompost gübreye dönüştürüyor. Parklarda ve yangından zarar gören tarlalarda toprakla buluşan gübrelerle ekolojik ve ekonomik dönüşüm gerçekleştirilirken yılda 2 buçuk milyon lira tasarruf sağlanıyor.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın sürdürülebilir bir kent için başlattığı atık yönetim planlaması kapsamında park ve bahçelerdeki yeşil atıklar da kompost gübreye dönüştürülerek yeniden doğaya kazandırılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında, budama artığı, çim kalıntıları, yeşil atıklar, atölyelerden çıkan talaş atıkları gibi doğal atıklar ekipler tarafından toplanıyor. Toplanan atıklar, daire başkanlığının Bornova’daki yerleşkesine getirilerek kompost üretimi için hazırlanıyor. Hazırlanan doğal materyal, İzmir Doğal Yaşam Parkı’ndan getirilen hayvansal gübre ile birleştirilip, sıcaklık, nem ve azot gibi uygun şartlar sağlanarak kompost gübreye dönüştürülüyor.

Yılda 2 buçuk milyon lira tasarruf

İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin doğal kaynaklarıyla dönüştürdüğü kompost gübreyi, yine kentin yeşil alanlarının doğal bir şekilde gübrelenmesi için kullanıyor. Böylelikle İzmir’in yeşil alanları, kimyasal zenginleştiriciler yerine doğal gübrelerle daha yeşil ve sağlıklı bir hale getiriliyor. Gübreler, yeşil alanların yanı sıra Tarımsal Daire Başkanlığı tarafından yangın gören şehir içindeki tarımsal alanlarda ihtiyaç halinde toprağın zenginleştirilmesi için de kullanılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kendi bünyesinde ürettiği gübre ile yılda yaklaşık iki buçuk milyon liralık tasarruf sağlıyor.

Hedef yılda 4 bin metreküp kompost üretimi

İzmir Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı Ağaçlandırma Şube Müdürlüğü Peyzaj Mimarı Yağmur Altun, kompost üretirken belirli nem ve oksijenle birlikte azot ve karbon döngüsünü dikkate alarak bir karışım hazırladıklarını belirtti. Bu karışımı belirli aralıklarla karıştırdıklarını aktaran Altun, “Bu sayede kontrollü bir çürüme elde etmiş oluyoruz. Bu kontrollü çürümeyle elde ettiğimiz kompost, bizim toprağımızı zenginleştiren doğal gübre halinde geri kullanabileceğimiz materyale dönüşmüş oluyor. Belediyemizin Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı bünyesinde budama atıkları, çim atıkları gibi atıklardan elde ettiğimiz materyalleri kompost alanımızda kompost üretiminde kullanıyoruz. Yılda 4 bin metreküp kompost üretimi hedefliyoruz” diye konuştu.

Süreç nasıl işliyor?

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı, park, bahçe ve yeşil alanlardan ağaçların budanması, dal, yaprak kalıntısı ağaç parçaları, dökülen yapraklar, çim biçme artıkları  Bornova’da bulunan Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı’nın yerleşkesine getiriliyor. Toplanan malzemeler bu noktada öğütülerek gübrelerde kullanıma hazır hale getiriliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi önümüzdeki süreçte Başkan Dr. Cemil Tugay’ın ilçe belediye başkanlarına  yaptığı çağrı çerçevesinde ilçe belediyelerinden gelen atıkların da dönüşümünü sağlamayı hedefliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, apartmanlardan, evlerden, okullardan, kamu kurum ve kuruluşlarından, spor tesislerinden, sitelerin bahçelerinden ve kendi mülkiyetinde olmayan alanlardan çıkan yeşil atığın kompost gübreye dönüşümünü sağlamıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türk organik sektörü, Çin’le iş birliklerini artırmak istiyor

Türkiye’de 1980 sonrasında Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen taleplerle büyüyen, ihracatta 1 milyar doları aşan ve 2 milyar dolar ihracat hedefine emin adımlarla ilerleyen Türk organik sektörü, bu kez rotasını Asya’ya çevirdi.

Son yıllarda organik sektörünün büyük gelişim gösterdiği Çin Halk Cumhuriyeti ile Türk organik sektörü, iş birliklerini artırmak ve Asya ile Batı ülkeleri arasında köprü görevi üstlenmek istiyor.

Çin’de organik sektörü 15 milyar dolarlık hacme ulaştı

Çin’in organik tarım sektörünün son yıllarda güçlü bir büyüme gösterdiğini belirten Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, 2024 yılı Çin Organik Ürün Sertifikasyonu ve Organik Sanayi Gelişimi Raporu verilerine göre Çin’de organik ürün etiketlerinin sayısının ilk kez 5 milyarı aştığını dile getirdi. Işık, Çin’de organik ürün satışlarının da 15 milyar dolara ulaştığını ve bu pastadan pay almak istediklerini kaydetti.

Çin’de organik sektörünün 2018 yılına göre 1,6 katlık bir artış hızı yakaladığını vurgulayan Işık, “Çin’de 2018–2024 dönemi boyunca organik ürün satışlarının yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 9,3 olarak gerçekleşti. Bu gelişmeler, Çin’i dünyanın üçüncü büyük organik pazarı konumuna taşıdı. Çin ile organik sektöründe daha güçlü bağlar kurmak için 2nd IFOAM Organic Industry & Organic Product Market Development Conference etkinliğine Ege İhracatçı Birlikleri olarak ‘Expanding Sino-Turkish Organic Food Trade’ başlıklı sunumu yapmak üzere IFOAM Organics Asia tarafından davet edildik. Bu temasların meyvelerini önümüzdeki süreçte alacağımıza inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Çin’de organik tarımın 3,42 milyon hektar alana ulaştığını ve Asya’da Hindistan’dan sonra ikinci sırada yer aldığını belirten Başkan Işık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çin, hem iç pazar büyümesi hem de uluslararası iş birlikleriyle organik ürünlerin üretimi ve ticaretinde stratejik bir merkez hâline geldi. Konferans, organik sektöründe küresel iş birliğini güçlendirmeyi, ticarette sürdürülebilirliği desteklemeyi ve yeni pazarlara erişim konusunda ortak stratejiler geliştirmeyi amaçlıyor. Konferansın ana teması ‘Organik Ticareti Genişletmek: Fırsatlar, Yenilik ve Küresel Ortaklıklar’ olarak belirlendi. Çin tarafı, organik tarımı yalnızca ekonomik bir faaliyet değil; ülkeler arasında bilgi, güven ve iş birliği köprüleri kuran bir sistem olarak görüyor. ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ girişimiyle organik tarımın değerleri örtüşüyor. Organik sektörün büyümesinde genç girişimciler, teknoloji ve inovasyonun önemi büyük. Türkiye, Asya ve Avrupa arasında köprü kuracak, yeni ticari modeller geliştirecek bir noktada.”

Konferans süresince organik ticaretin büyümesi, karşılıklı sertifikasyon tanınırlığı, sürdürülebilir üretim modelleri, e-ticaretin rolü, tüketici bilinci ve izlenebilirlik sistemlerinin güçlendirilmesi gibi konular ele alındı. Üç gün süren etkinlikte, farklı ülkelerden gelen temsilciler organik pazarların mevcut durumunu paylaştı, yeni ortaklıklar için görüşmeler yaptı ve organik tarımın geleceği üzerine fikir alışverişinde bulundu.

EİB tarafından yapılan “Expanding Sino-Turkish Organic Food Trade” başlıklı sunumda, Türkiye ile Çin arasında organik gıda ticaretinin sürdürülebilir kalkınma modeli çerçevesinde geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Türkiye’nin güçlü tarım ve sanayi altyapısı, AB eşdeğer organik sertifikasyon sistemi ve “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimi kapsamındaki stratejik konumunun, iki ülke arasındaki iş birliği için önemli fırsatlar sunduğu belirtildi.

Ege İhracatçı Birlikleri’nin uluslararası fuar katılımları, tanıtım projeleri, sürdürülebilirlik girişimleri ve küresel kuruluşlarla yürüttüğü ortak çalışmalar sayesinde Türk organik ürünlerinin dünya pazarındaki görünürlüğünün güçlendiği ifade edildi. Türkiye’nin 200’ün üzerinde organik ürünle 36 bin üreticiye ve 1,3 milyon ton üretime ulaştığı hatırlatılarak, Çin ile karşılıklı sertifikasyon tanıma mekanizmalarının geliştirilmesi, e-ticaret kanallarının ve B2B iş birliklerinin artırılması önerildi.

Sunumda, Ege İhracatçı Birlikleri’nin Türkiye’nin organik ihracatında öncü kurum olduğuna vurgu yapılarak, özellikle kuru meyveler, bakliyatlar, zeytinyağı, susam ve fındık gibi ürünlerde ihracatın artırılmasına yönelik çalışmalar özetlendi.

Konferans salonunun fuaye alanında, katılımcıların ürünlerini tanıtabileceği özel bir sergi alanı oluşturuldu. Bu alanda Türk kuru meyveleri, Antep fıstığı ve zeytinyağı numuneleriyle birlikte hediyelik eşyalar ve Turkish Tastes kitabı sergilendi. Türk ürünleri, üç gün süren etkinlik boyunca ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği ve beğeni topladığı ürünler arasında yer aldı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı